AFERİN’DEN MİHRALİ’YE
" En büyük düşmanımız cehalettir
."
[Hz. Ali]
“ Aklın gücüne hiçbir engel karşı
duramaz.”
[Marcus Aurelius]
“ Cehaletin bir ölçüde hoş
görülebilir, ancak bildiklerini sorgulamaman asla!”
[Lao Tzu]
Her ne kadar
“Seni
övene dikkat et!” dense de övgüyü kim sevmez ki? Doğada canlı, cansız
her nesne övgüden payını alırsa güzellikler de bir başka olur. Örneğin; çevreye
karşı övgü, ona gösterilen özendir. Bir ağaca bir çiçeğe yapılacak övgü, onlara
yapılan bakım, gösterilen özendir. Övgüden en çok hoşlanan canlıların başında
insan gelir.
Hatta kutsal
metinlere bakılırsa Tanrı bile övgü ister!
Aslında
dualar bir bakıma övgülerdir.
Aferin; günlük yaşamımızda sıklıkla kullandığımız bir övgü
nidasıdır. Bununla birlikte Pazende dilinde
( Zerdüşt inanç dili); selam ve övgü olarak kullanılan aferin terim olarak, “Ölülerin
ruhlarının hoşnut olması ya da yaşamda olanların saygıyla anılması amacıyla
okunan çeşitli dualar.” anlamına gelir.
Bu dualar; aferin-i dehman, aferin-i gahenbar, aferini bozorgan,
aferini peyamber (peygamber) Zerdüşt gibi birçok türü vardır. Örneğin
belli zamanlarda okunmaları gelenekleşmiş aferinganlardan
okunan aferin-i peyamber Zerdüşt Avesta diliyle okunur.
Aferingan ( Aferinha); Zerdüşt inancında olanların bir yıl
boyunca değişik günlerde tanrıya yönelerek yaptıkları dua ve ibadetlerin genel
adıdır. Aferingan veya aferinha
sözcükleri aferin’den gelir; dua, yakarış veya yüce övgü anlamına gelir.
Aferin; Farsça, aferiden; övmek filinin
emir kipidir. Özetle; yaşa, var ol, benzeri övgüler
demektir.
Günümüzde
sosyal ve inanç yelpazesinde kullandığımız; Tebrik, ( Arapça
bereke filinden; kutsamak
kökünden), kutlamak (Türk-Oğuz lehçelerinde; övmek, yüceltmek) sözcükleri de aslından aferinin
sözcüğüyle eş anlamlıdır.
Aferiniş; “Yaratılış” yerkürede yaşayan her insan topluluğunun bireyleri evren, yeryüzü,
gökyüzü ve içindeki varlıkların yaratılışları üzerine düşünmüştür. Her uygarlık
kendince yaratılış söylencesini oluşturmuş, bunlar mitolojik olarak aktarıla
gelmiş, çeşitli uygarlıkların yaratılış söylenceleriyle harmanlanmış daha
sonrada tek tanrılı dinlerin yaratılış söylencelerine kaynaklık etmiştir.
Aferican; “ Su dökme” Eski İran’da Behmen
ayının 30.cu günü düzenlenip abrizan, abrizegan, abpaşan
tanımlamalarıyla da bilinen bir törendir. Anadolu’da yolculuğa çıkanların
arkasında dökülen suyu her kes anımsar. Kaynaklarda aferican-ı İsfahan (abrizegan-ı
İsfahan) olarak ta geçer. Bu bayram XI. – XVII. Yüzyıla kadar kutlaması
sürdürülmüştür. Örneğin; Büyük Şah Abbas tahta çıkışının 23.cü yıldönümünü
Çeharbağ’da o gün kutlamıştır.
Mehrali, Mihrali, Mirali
“Kötünün bilinmediği yerde iyi
tanımlanamaz.”
[Zerdüşt]
Mihr (Mitra); Aryan (övülmüşler demektir,
çok ilginçtir; bu terim
Kur’an’da Yahudiler için de sıkça kullanılır) kavminin büyük tanrılarından
biri olarak kabul görür. Aryanlar ikiye ayrılarak günümüz Hindistan ve İran’a
yerleşmesinden önce Mihr’e tapmaktaydılar
Avesta dili ve eski Farsçada Mithra, Miüra, Sanskritçe Mitra
Pehlevicede ise “ahd, yemin, sevgi ve güneş” anlamlarıyla Mitr olarak bilinir. Eski Mezdiyesna inanırları da Mihr’i; ışık tanrısı olarak kabul
eder öyle inanırlardı. Mihr, Ahura Mazda
ile diğer yaratıklar arasında bir aracı olarak kabul edilirdi. Mihr’e çok önem
veren İran’ın önde gelenleri isimlerinde onun adı kullanırlardı.
Eski İran’da
Mihr büyük tanrılardan biri olmasının yanı sıra “aydınlık meleğinin” adı, kutsallığın ve takvanın, sevgi ve
şefkatin, dostluğun ve sözünde durmanın, aydınlık ve mutluluğun, cesaretin,
hakkı ve doğruları desteklemenin, savaşlarda zafer bağışlayan iyilikler ve
güzelliklerin simgesi olarak bilinir. Eski İran inanışlarına göre Mihr, ezelden
beri var olan aydınlık ile şimdilik aydınlık arasında bir araçtır. Bir başka
söylemle bazen yaratıcı, bazen yaratılan, çoğu zaman da yaratıcı ile yaratılan
varlıklar arasında bir habercidir. Ayrıca geniş ve büyük tarlaların korunması,
halkın kötülükler karşısında güvenli yaşaması, İran topraklarında yaşayan
insanların ve diğer varlıkların huzur ve asayiş içerisinde bulunmalarının sağlanması
görevi ona verilmiştir.
Mihr daha
sonra güneş anlamına gelen Mezdiyesnâ
tanrılarından Hûrşîd ile birleşerek
tek bir varlık olmuştur.
Mitra (Güneş Tanrısı) İranlılar ve Hintliler arasında
ortak bir dinsel inanış sayılır. Doğruluk ve kurtuluşa ümit temelinden
hareketle bir tür mistik anlayış olarak da bilinen bu inanışın öğretileri
dünyada mutluluğun kaynağını, ölümden sonra başlayacak yeni hayatta da sonsuz
huzuru sağlayacaktır.
Arilerin, Baltık kıyıları ve Güney Rusya’dan
göçleri sırasında bir kolunun da bu günkü İran’a yerleştiğini görüyoruz. Bu
topluluk inanç olarak, kurban kavramı ve ruhlar alemine inanıyordu. Işık
tanrısı Mithra inançları yanında, Aryanların İndra ve Varuna adlı
tanrıları da vardı. Bu tanrılar Hindistan’a inen diğer Aryanlarında önemli
tanrılarıydı.
Mithra’dan
söz eden en eski belge, Anadolu da Boğazköy kazılarında ele geçmiştir. M.Ö. XIV.
yüzyılda Hititler’le, Mittani’ler
arasında yapılan bir barış antlaşması olan bu belgede, Mithra’nın koruyucu ve
tanık olarak adı, İndra ile Varuna’yla birlikte geçer.
İran
inançlarına göre bir kayadan doğan Işık -Tanrı
Mithra, “Kozmik Boğa’yı” ile savaşıp onu öldürerek ( kurban ederek) dünyayı
yaratmıştır. Tüm canlı varlıklar bu boğanın kanından oluşmuştur. Yine de Mithra
yaratıcı olmaktan çok, Büyük Güneş Tanrıyla
“Ahura
Mazda”, insanlar arasında bir aracı durumundadır. Bir tür, insanların
ruhlarını kurtarmaya çabalayan elçi, Peygamber konumundadır. Boğayı da “Güneş-Tanrının” buyruğuyla öldürür.
Gözlerin bakmaya dayanamayacağı parlaklıkta bir ateş kılığına bürünüp
karanlıkları yok edecek, insanlığı aydınlığa kavuşturacaktır. Bu nedenle ateş
kutsaldır ve törenlerde önemli yer tutar.
Mithra, Işık-Tanrı olarak kötülüklerle
sonuna kadar savaştıktan sonra, Güneş-Tanrıyla birleşip göğe çıkmaktadır. O
zamana kadar peygamber konumunda olan Mithra’nın sonuçta tanrılaştığını
görüyoruz. Kötülük büyük çapta yenilmiş, evrenin tüm karanlığı aydınlanmıştır,
ama gene de tam aydınlık değildir. Günlerin yarısı aydınlık, yarısı
karanlıktır. Kötülükler sinsi, sinsi devam etmektedir. Karanlığın kötülükle
nitelendirilmesi hırsızlık, öldürme gibi birçok kötülüğün gece yapılmasından
kaynaklanmaktadır.
Mithra tanrı olarak göklerdeki yerinden,
insanların kötülüklerle savaşında onlara yardımcı olmaktadır. Her insan
tanrının yardımıyla başarıya ulaşabilir. Ulaşamayanlar bu yardımdan
yararlanamazlar. Bu nedenle her insanın ölümünde onu bir ”yargılama” beklemektedir. Bu yargılamadan başarıyla çıkanlar,
kurtuluşa ve ölümsüzlüğe kavuşmakta “
Bahtlılar Ülkesinde” sonsuza kadar yaşamak için göğe yükselmektedir.
Din adamları
olan Magu’lar Mithra için yazılmış
İlahileri “yasnaları” Mithra adına
yapılmış mabetlerde “ Mithreum“okurdu.
Grek yazarlar, magu’ların mabetlerde
anlaşılmaz barbar bir dille yazılmış ilahiler okuduklarını yazar.
Sözcük
anlamıyla Mithra antlaşmadır ve karşıtı kötü güçlere ise Mithradrug adı verilir. Drug; bozucu, kötülük, yalan anlamına
gelir. Diğer sıfatları ise, evi ayakta tutan, ülkeyi, sürüleri ve insanları
yaratan, yağmuru yağdıran ve rüzgarları estirendir. Aynı zamanda Mithra, Sanskritçe “Dost - Sevgili“ anlamındadır. Pontus, Bergama, Bospors gibi birçok Anadolu
kralları da “Mithranın esinlendirdiği”,
“Tanrının ilham verdiği“ anlamında
Mithridates adını kullanırlardı. Mithraizmin temel felsefesi, iyi ile kötünün,
çatışmasıdır.
Mihtra
kültünde önde gelen tanrılarda biri de
Homa’dır. Homa, süt ve bir bitkinin özünü karıştırarak elde ettikleri bir
içkidir. Yasna adını verdikleri
ilahiler eşliğinde mabetlerdeki törenlerde içilir. Homa ya da Haoma, çalı
türünde olan bir bitkinin özünde sıkarak (presle) elde edilen bir sıvı,
içildiğinde kişinin özgüveni artmakta ve ona büyük enerji vererek
hareketlendirmekte. Bu gün tıpta kullanılan “Ephedran’ın“ bir türünü içeriyor. Homa’ya Sanskritçe Soma deniliyor. Hintlilerde de bir
tanrı, Rig Veda’daki dinsel
törenlerin odak noktasını soma içkisi oluşturduğundan, onun tanrısı Soma da
büyük önem kazanmıştır. Havanda dövülmüş, sıkılmış anlamındadır. Homa’yı alan
savaşçı güçlenir, şaire ilham verir, rahip ise daha kolay vecde gelir. Bu
bitkide bir Tanrı iksiri gizlidir, yeşil gözlü bir tanrı. Homa’ya kurban kesmekle, bu Tanrının savaşçıları güçlendireceği,
yağış yağdıracağını, açlığı önleyeceği düşünülürdü. Yine Aryanlar bu içkinin
insanı ölümsüzleştireceğine, kişiliği güçlendirip düşmanına ve kötülüklere
karşı başarılı yapacağına inanılırdı. Bu özellikleriyle Homa savaşçı bir Tanrı
görünümündedir. Zerdüşt’ün yasakladığı bir Tanrıdır. Homa, Zerdüşt’ün ölümünden
sonra tekrar tapınım törenlerinde yerini almıştır.
Mithra
sistemindeki tanrılar arasında AŞA vardır.
AŞA, doğal düzeni simgeler. Bu düzen
güneşin dönmesi, mevsimlerin değişmesi ve var oluşu doğal bir seyir içinde
tutar. Ayrıca insanların doğru davranışlarının içinde ifadesini bulduğu bir
tanrı kavramıdır. Doğruluk, sadakat ve cesareti temel insani nitelikler olarak
kabul eder.
Çoğunlukla
insan şeklinde düşünülen aryan tanrıları arasında bir istisna görülmektedir. Bu
da yaban domuzu ile cisimleşen Zafer Tanrısı Verethragha, sonsuz cesareti ve inatçılığı nedeniyle takdir edilir.
Savaşçı karakteri nedeniyle Zerdüşt tarafından yasaklanmış ve onu kutsamak
günah sayılmıştır. Ortadoğu’daki tüm inançlarda bu böyledir.
Aryan
tanrılarından biri de Zaman Tanrısı Zervan
(Zurvan) dır. Ne yer, ne gök, ne de
evren daha hiç bir şey, yokken, önce O vardı. Ezeli ve ebedi zaman içinde en
büyük tanrıdır. Bu Tanrı da
Zerdüşt’ten sonra din kitaplarına girmiştir.
“Yima“ Hintlilerde Yama, “ Yeraltı Tanrısı “,
insanların ilki ve ilk kez ölüp göçen kişi olarak düşünülür. Bu mitolojide,
dünyaya on iki bin yıl ömür biçiliyor. Dokuz bin yılın başında sığır örneği,
çayır örneği ve diğer canların örneği yaratıldı. İnsan örneği Gayomart da aynı dönemde ortaya çıktı.
Gayomarttan sonra ilk insan ölümsüz yaratıldı. Fakat varlığına karışan kötünün
etkisiyle yasak yiyecek olan “ Biftek’i
“ yediği için ölümsüzlüğü sona erdi. Orada yaratılan kadınla birlikte
dünyanın ilk hükümdarı olan Yima ve ondan sonraki nesiller hep ölümlü
olacaklardı.
Aryanlar Urvan’ın yani ruhun, ölümsüzlüğüne
inanırlardı. Ölümden sonra yeni bir hayat başlardı. Fakat ruh, ayrıldığı cesedi
üç gün terk etmezdi. Bu üç gün, onların ahiretle ilgili inançlarına bakılırsa
çok önemli bir süre idi. Aryanlar ölülerini gömerlerdi. İnanca göre, ilk üç gün
içinde kötü güçler, ölülerin ruhlarına saldırmaya hazır bir şekilde
beklemekteydiler. Ruhları bu güçlerden koruma görevi ölünün geri bıraktığı
yakınlarına eğer varsa büyük oğluna düşerdi. Mithracılar, bu üç gün ölünün
mezarı başında topluca ağlaşır, oruç tutar ve adaklarda bulunurlardı. Üçüncü
günün sonunda ruhun “Yima’nın”
yönettiği yeraltı krallığına doğru yolculuğa çıkacağı var sayılırdı. Ruhlar
Yimanın krallığına ulaşmak için karanlık bir nehir ya da geçidi aşarak veya
herhangi bir araç kullanarak aşmak zorunda idiler.
Aryanlar,
zaman içinde, gökyüzünde tanrıların oturduğu bir cennet kavramı geliştirdiler. Büyük Hara dağında birinci ayağı,
Gökyüzündeki cennete giden yolda ikinci ayağı bulunan bir köprü düşüncesi ile
pekiştirdiler. Bu inançları, bir nevi simgesel “SIRAT“ köprüsü ÇİRVAN kavramına
vardıkları anlamına gelmektedir. Bu köprüden ancak cennete layık ruhlar
geçebilirdi. Sıradan ruhlar ise bu köprüden Yimanın yeraltı krallığına düşmeye
mahkumlardır. Cennete varan ruhlar ise, artık kendilerine adanacak kurbana
gereksinimi yoktu, böylece cennet kavramı, yeniden dirilme kavramını birlikte
getirmişti.
M.Ö. XIV.
yüzyılda izlerine rastladığımız eski Mazdaizm’i, Zerdüşt reformize etmeye
çalışmıştır. Zerdüşt, Boğa Kurban edilen ve Homa içilen törenler başta olmak
üzere, çok tanrılı bir külte karşı çıkmıştır. Bilgeliğin efendisi, ‘Her Şeyi Bilen’, anlamını içeren Ahura Mazda’yı, Tek Tanrı olarak ele
alır. İyilik ve kötülüğü simgeleyen Ormoz-Ahriman
karşıtlığını ön plana çıkarır. Temel felsefe bu karşıtlığın çatışmasıdır. Amaç,
insanın mutluluğu ve bundaki başarısının, iyi düşünce, iyi söz ve iyi eylemle
elde edebileceği gerçeğinde odaklanmaktır. Doğal olarak, babadan oğula geçen ve
Magu “Magi” denilen ruhban sınıfı ve çıkar çevrelerini karşısına alan Zerdüşt
dışlanır. Bir ara Ahura Mazda’ya şöyle yakarır.
“Hangi ülkeye kaçayım? Nereye
gideyim?
Kabilemden ve ailemden ediliyorum.
Ne köyüm ne de kötü prensler
bağışlıyor beni.
Ey Ahura Mazda, seni nasıl hoşnut
edeyim.”
Zerdüşt
söyle buyurur: KÖTÜYE DİREN!
Devam eder: “ Kötü her yerdedir. Senin beynindeki
düşüncede, senin dilinde ve senin eyleminde kötüyü ara ve diren. İçine dön,
içini dinle. Kalp ateşinin (Atrium) yanı başında seni baştan çıkarmaya çalışan
kötünün fısıltısını bulacaksın. Ateşli doğru ile korkutucu kötünün mücadelesini
kendi nefsinde yakalayacaksın! Sen bu sırra erdiğinde, tanrı sensin. Bu sırra
ermekle kötüyü layık olduğu cehennemine sürmüş olursun. Yeter ki senin iç
dünyan, yani içsel kişiliğin, içindeki o ilahi varlığın parlasın, yeter ki
içindeki BEN kötüye dirensin.”
Zerdüşt’ün
uzun çabaları sonunda yayılan inanç ve düşünceleri, yine de Mithra inançlarına
ödünler vererek uzlaşmak zorunda kalır. Öldürüldükten sonra, Mithra inançları
tekrar Zerdüştlük içinde varlığını sürdürür. Mithra kültü, Zerdüşt öncesi,
Zerdüşt dönemi ve Zerdüşt sonrası farklı özellikler taşır. İkisi de iç içedir,
Batıya yayılan Mithra inancı, Zerdüşten de etkilenen dönemin uzantılarıdır.
Mithraizm’in
Batıya yayılması, mabetler ve aydınlanma – kabul törenleri:
Mithra
genellikle kurban olacak boğa ile birlikte, mabetlerde taşa işlenerek yer alır.
İran teogonisinin temeli olan dualizm görüşü içinde, bir gurup tanrı, başta
Mithra olmak üzere Ahura Mazda etrafında birleşir. Mithra, ‘Akıl ve Hikmetin Efendisi’, ışık krallığına hükmederek,
karanlıklar tanrısı Ahriman ( Agra Manyu
) etrafında toplanan kötülük güçlerinin karşısındadır. Sonunda iyilik güçleri
kötülüğü yener. Bu savaşta Mithra iyi ve doğruluk güçlerinin başındadır.
Mithra,
daima savaşa hazırdır, savaşçıların yanındadır ve onlara güç verir, onları
korur. Roma lejyonerlerinin Mithra ya bağlanmalarının nedeni de budur. 25 Aralık IŞIĞIN ÇOCUĞUNUN (Nobel
kutlamalarını hatırla ), dünyaya inişinin yıl dönümü kutlanır. Yılbaşı Mithra
bayramında kurbanlar kesilir. İran’da Mithrakana
veya Mirigan olarak adlandırılan
bu bayramda, kral dansı yapar. Tanrısallık şerefine içip sarhoş olur. Bu bayram
İran’da Mihr ayini, Mihr günü olarak hala kutlanır.
Mithra
kültüne ait tapınaklar tüm Akdeniz kıyıları, İskenderun, Silifke, Anamur, Niğde
ve Nevşehir yöresindeki Kapadokya, Bursa, Çanakkale, Bergama yörelerinde, İç Anadolu, Frigya yerleşim yerlerinde, Boğazköy’de
bulunmaktadır. Mezopotamya’da, Suriye Asi ırmağı kenarlarında, Kilikyalı
korsanların gidebildiği yerlerde bu tapınaklara rastlanmaktadır.
Taç giyme
töreninde Neron şöyle konuşur: “ Ben uluyum, Arsakastan inerek geldim, ama
ben sizin kölenizim ve sizin için geldim tanrım, size Mithra gibi tapıyorum.”
Neron, Mithra kültü ile temas eden ilk Roma
imparatoru. Neron kendisine Güneş Tanrısı olarak tapılmasını istemiştir. Mithra
kültü zaman içinde Romanya, Yugoslavya, Avusturya, Almanya, Polonya ve
İngiltere’ye kadar yayılmıştır. Birçok Mithreum kalıntısı bunu kanıtlamaktadır.
Roma imparatoru Marcus Aureius’da
Viyana yöresindeki Altenburg’da bir Mithreum yaptırmıştır.
Bazen
karakter farklılığı, bazen sınıf ve sosyal konum başkalıkları bir dinsel
toplulukta, insanların birleşmelerini sağlamıştır. Bunu birçok Mithreumda,
basit kılıklı müminlerin yanında, yüksek düzeyli kişilerin zengin kıyafetlerle,
kabartmalarda daha iri gösterilerek, yan yana durdukları görülmektedir. Septimus Severius, İmparator Commode,
Costantin, Julien, Mithra kültüne bağlı idiler. Roma’da bu inisiyatik
kült, kapalılığı içinde yasal olarak hiç
bir kazanç amacı olmadan, gönüllü bağışlarla beslenmiştir.
Tapınaklar
dikdörtgen şeklindedir, (İngiltere’de bir tapınak 7x18 metre ve Altenburg’daki
ise 8,5x23 metredir) İki yanı oturma sıraları, ortada Altar ( Kurban Kürsüsü- Yemin Kürsüsü ) var. Doğuda girişin tam
karşısındaki duvarda, Mithranın -Kutsal Boğayı- kurban etmesini gösteren
kabartma yer alır. Tapınaklar genel olarak yeraltında, mağaralarda yapılmıştır.
Mağara olmayan yerlerde ve kentlerde ise aynı havayı verecek biçimde
düzenlenmiştir. Mağara göğü sembolize eder. Tavan yıldızlarla süslüdür. Ay,
öküzün çektiği arabada (Noel Babanın
çektiği geyik arabasını hatırla!) yer
alır. Pencereler görünmez bir şekilde yapılır ve alaca karanlık bir mabet
olması sağlanmıştır. Yan tarafta ayrı bir bölümde, tören giysileri ve gerekli
alet ve sembollerin konması için odalar yapılmıştır. Oturma yerlerinin
duvarları genelde mozaiklerle süslenmiştir. Üyeler minderlerde otururlardı.
Doğudaki niş mermerdendir. Mithranın fonksiyonu, Kurtarıcı ve yaratıcıdır.
Boğanın ölümü yeni hayatın doğmasına sebep olur. Fresklerde görülen yılan ve
akrep, kötülük ve uğursuzluk sembolüdür. Köpek ise uğurludur, yararlıdır ve
Mithranın av arkadaşıdır. Karga, Mithra fresklerinde arka planda görülür ve
haberciyi sembolize eder. Bu nitelik Mithraya aittir. Misterlerde ise karga
boğanın ölümünün gerçekleştiğini simgeler. Mabede kabul edilecek olana bu
nedenle karga maskı takılmaktadır. Tapınakların hemen, hemen hepsinin yanında
su kaynağı vardır. Bazı fresklerde aslan alayı ellerinde tanrıya sunulacak
şeyler için kaplar taşırlar. Kortej hiyerarşiye uygun olarak sıralanmıştır. Sağ
ellerinde yanmış kalın mumlar taşıyanlar, onların arkasında horoz taşıyan
kişiler yer alır. Daha sonra bir aslan elinde iki kulplu bir vazo taşımaktadır.
Sunulanlar, Güneş Tanrısı ve Mithranın beraber yiyeceklerine uyabilecek, ekmek,
şarap, boğa eti ve kanını sembolize eder. Horoz genel olarak Pers kuşu olarak
tanınır, şafağın söktüğünü bildiren ve bahtsızlığa uğrayan tanrılara şarkı
söylediği kabul edilir. Bu nedenle horoz kutsal sayılmıştır. Beyaz horoz ise
Ahura Mazda ve Mithraya adanmıştır.
Mithra
kültünde kahin, peder veya efendi olarak en üst kişiyi veya sınıfı sembolize
eder. Bu düzeye ulaşmak için altı dereceden geçmek şarttır. Topluluğa yalnız
erkekler alınır. Bir aydınlanma - kabul töreninden sonra topluluğa girilmektedir.
Aday önce Mithraya şöyle yalvarmaktadır.”
Selam sana Tanrım. Suların efendisi, selam sana toprağın hükümdarı, selam sana
esprinin prensi. Tanrım, hayata yeniden gelişte ben, bu ulu coşkunluk içinde
geçiyorum ve bu ulu coşkunluk içinde kurtuluyorum. Ve ben Senin düzenlediğin
yoldan, Senin tesis ettiğin ve Senin kutsal olarak var ettiğin yasalara göre
geçiyorum.”
Mithra
kültünde aday bir süre, çömez olarak kabul edilir ve büyük törene, aydınlanma –
kabule bilgilendirilerek hazırlanır. Bu
bilgilendirmelerin neler içerdiğini bilmiyoruz. Gizliliği nedeniyle aydınlanma
– kabul törenine ait Floransa’da bulunan bir papirüs dışında belge yok. Sadece
adayın törene hazırlandığı, eğitildiğine ait bilgilere rastlanmıştır. Bu papirüs,
aydınlananın yeminini içeriyor. “ Yeri
gökten, ışığı karanlıktan, günü geceden, dünyayı kaostan, hayatı ölümden,
doğmayı bozulup çürümekten ayıran Tanrı adına, iyi niyet ve doğruluk inancımla
söz veririm ki. Çok saygı değer Peder ( baba) serapion ve çok saygı değer ve
çok aziz Hereaut Ka tarafından oluşan ilhamla ve açıklanan Misterlerin sırrını,
beraber inisiye olduklarımla ve sevgili kardeşlerimle birlikte saklamaya söz
veririm. Yeminime sadakatim bana yararlı olsun, fakat boşboğazlık edersem
felaket getirsin. “
Tören diğer aydınlananların-kabul
edilenlerin - dostu ve Baba’nın Oğlu olarak adlandırılan ve kabul edilen yeni
aydınlananların iki eline yapılan dövmelerle mühürlenerek tamamlanır.
Capoue’deki
bir mağarada bulunan kabartmalarda, adayın sınamalardan geçişi canlandırılmıştır.
Burada Sırların Şefi, beyaz, kenarları
kırmızı tunik giymektedir. Gözleri bağlı olarak, çıplak ayaklı adaya yardım
etmektedir.
***
Mihr (Mitra) inanışı ve Mihr’e tapınma ayinleri, klasik dönemlerde, Eşkaniler döneminden itibaren eski İran imparatorluğunun egemenlik
alanına giren çok geniş coğrafyalara ulaşmış; eski İran başkentlerinden ve İran
hükümdarlarının kışlık yönetim merkezi olan Babil’den bütün Anadolu’ya ve Yunan
bölgesine kadar yayılmıştır. Gittiği her bölgenin yöresel inançlarıyla yakın ilişkiler
kurup iç içe giren bu inanış Bizans orduları aracılığıyla daha geniş alanlara,
Avrupa ülkelerine dek ulaşmış; zamanla Mihr’e büyük bir tanrı olarak tapılmaya
başlanmış ve bir süre sonra da Mitraizm
inanışı ortaya çıkmıştır. Bu inanışın bedel, kıyamet inanışı, sırat köprüsü,
berzah, cennet, cehennem, mizan, sevap, günah gibi birçok temel değeri ve
ayinleri Hıristiyanlığa da geçmiştir.
Mitra, eski
İran’da aydınlık, doğruluk, adalet ve iyilik tanrısı olarak ruhları kurtarıcı
güç, yaratan kuvvettir. Karşısında hiçbir şeyin direnişini kabul etmeyen ışığı
bütün evreni kaplayıp evrenin tamamına egemen olan bir ateş şeklinde
karanlıkları silip yok eder ve kötülüklere son verir. Işığı simgeleyip
aydınlığın temsilcisi olduğu için güneş anlamında kullanılmaya başlanmış; bu
yüzden Avesta’nın Mihr Yeşt adlı
bölümünde onun adına çok güzel şarkılar yazılmıştır. Mihr Yeşt’teki ifadelere göre her gün sabah erkenden kutsal Elburz dağında, altın arabasına binerek
gökyüzünü dolaşır. Binlerce gözüyle Aryan ailelerini gözetler. Onları herhangi
bir yanlışlığa düşmek ve yeminlerini bozmaktan uzak tutmaya çalışır.
Brahmanların Vedalar’ında Mihr, Avesta’da olduğu gibi, aydınlık ve parlaklığın tanrısıdır. Ama Zerdüşt’ün ortaya çıkışı ve reformları
İranlıların inanç dünyasında bir devrim etkisi yapmıştır. Zerdüşt dininin egemen olduğu dönemde İran’da tek tanrı inancının
etkisinde kalınıp eski İran dinlerinin yıldızı sönmeye yüz tutmuş ve Ahura Mazda yücelip en yüksek
makamların sahibi olurken Nâhid, Hordâd
ve Mordâd gibi eski İran’ın büyük
tanrılarıyla birlikte Mihr’in makamı aşağılara inip yüksek rütbeli bir melek
halini almıştır.
Mihr; bin gözü, iki bin kulağı ve on bin
koruması bulunan bir tanrıdır. Pehlevice
kaleme alınmış tefsirlerde bu kulaklarının ve gözlerinin her birinin ayrıca
birer melek oldukları ve Mihr tarafından
görevlendirildikleri söylenir.
Mihr’in makamı ve tahtı Elburz dağındadır. Orada gece gündüz, karanlık aydınlık, soğuk
sıcak, mutsuzluk, olumsuzluk, kirlilik, soğuk rüzgârlar gibi kavramlar yoktur;
orası yeryüzü genişliğinde bir yerdir.
Mihr her
zaman Surûş gibi uyanık ve hazır olarak bekler. Uyku devinin düşmanıdır. Dört atlı bir arabada
sürekli olarak doğudan batıya doğru hızla gitmektedir. Ferr-i keyânî: hükümdarlık gücü Mihr’in yoldaşlarından biridir. Klasik çağlardan beri Hordâdmihr ateşkedesi onun olarak
bilinir.
Rivayete göre: Mitra bir taşın içerisinden çıkmış ve
ortaya çıkışıyla birlikte çobanlar ona tapmaya başlamışlardır. O zaman güneşle
anlaşarak bir vahşi öküzü tuzağa düşürmüş ve öküzü bir mağaranın içerisine
çekip orada zincire vurmuş ama sonuçta öküz mağaradan kaçmayı başarmıştır.
Güneşin emriyle karga, öküzü öldürmüş ve öküzün artıklarının içinden de buğday
başağı ve üzüm asması bitmiştir. Daha sonra Mitra gökyüzüne yükselmiş, oradan
tekrar yeryüzüne dönmüş ve ölülere kıyamet günü kalkabilme gücü vermiştir.
İyileri kötülerden ayırmış, bir öküz kesip etini kutsal şırayla karıştırarak
adil insanlara vermiş, içenlerin ölümsüzlüğe erişeceğini söylemiştir.
Aryan
ırkının en eski ve en yüce makamlı tanrısı olan Vârûne: gökyüzü adı birçok ayinde Mitra adıyla birlikte
anılmaktadır. Sözcük anlamı “dost”
ve “aydınlık” (İslam’da Nur’u
hatırla) olarak belirtilen Mitra, gök tanrıyla yakın ilişki
içerisindedir. Öyle ki birbirlerinden ayrılmaz bir çift olarak kabul edilirler.
Birlikte evrenin düzenini ve doğruluk kurallarını korurlar. İnsanların işlerini
ve gönüllerini idare ederek her şeyi görür ve bilirler. Gezdiklerinde, iki
tekerlekli bir arabada birlikte bulunurlar. İki ayrı bedende tek bir can
gibidirler. Mitra kötüler ve sözünde durmayanlar için oldukça acımasızdır.
Mitra yeryüzünde bir melek mertebesindedir. Mitra aynı zamanda “antlaşma” anlamına gelir ve antlaşmaları
kollar. Güneşe hükmeden de odur.
Mezdiyesnâ inanışındaki Soşyânt gibi, ölüleri yeniden diriltmekte, Avesta’ya göre Ahura
Mazda ve Mihr birlikte kutsanmaktadırlar.
Güneş
takviminde yılın 7. ayı ile her ayın 16. gününe Mihr adı verilmiştir. Mihr ayının 16. (yani Mihrrûz) günüyse eski İran’da, tanrı Mihr adına büyük törenlerle
kutlanır; son zamanlara kadar da bu törenler süregelmiştir.
İran
mitolojisinde birçok özelliğiyle bilinen mihrgiyâh:
adamotu da ilk bakışta Mihr adını çağrıştırmaktadır.
Mihr Ali
İslam
Dünyasında; bazı bölgelerde insanüstü nitelikler verilmesinden hareketle Hz. Ali de kutsal bir kimliğe
büründürülmüş ve Allah ile insanlar arasında bir aracı olarak kabul edilmiştir;
yani bir bakıma ona eski İran inanışlarındaki Mihr rolü yüklenmiştir. Ancak burada her grup kendi düşünce, duygu
yelpazesi ve inanışlarıyla orantılı olarak ona kutsanan bir makam öngörür. Mihr, eski İran mistisizminin
simgelerinin anahtarı, Hz. Ali ise
yeni İran’da İslam tasavvufu ve İran kültürünün gerçek simgesi, insan-ı kâmil örneğidir. Bu iki
sözcüğün yan yana duruşu yalnızca Hz. Ali’ye
olan dostluk ve aşk gibi kavramları çağrıştırmaz, daha da ileri boyutlarda
eski İran kültürünün göstergesi olarak ortaya çıkar. Bu iki sözcüğün Mihr Ali şeklindeki bileşiğiyse eski
İran ile sonraki Müslüman (Şii) İran arasındaki bağların ne denli sıkı olduğunu
gösterir.
Anadolu’da
ve Azerbaycan’da Mehrali, Mihrali,
Mirali isimleri erkekler arasında çok saygınca kullanılmaktadır.
Fars
edebiyatında mihr sözcüğü bazen ahd ve yemin tanrısı olarak “sevgi, dostluk, güneş, aydınlık”
anlamlarıyla da geçer.
Farsça
metinlerde mihr sözcüğüyle yapılan çok sayıda bileşik sözcük ve isim vardır.
Mihrefzây: şefkatli,
Mihrendûz: sevgi arayan,
Mihrengîz: sevgi saçan,
Mihrperver: sevgi besleyen, güzel,
Mihrcûy: sevgi arayan, âşık,
Mihrçehr: güzel yüzlü,
Mihrkâr: aşk eken, işi sevgi olan,
Mihrver: şefkatli,
Mihrimah; Ay’ın ışığı, ay nuru
Mihriban; ışığın hizmetkarı ve benzerleri
olarak uzar gider.
“Kötü her yerdedir; senin beynindeki
düşüncede, senin dilinde ve senin eylemindedir. Kötüyü ara ve ona diren, içine
dön, içini ve dinle.”
[Zerdüşt]
KAYNAKÇALAR
1. Zerdüşt
Ahura Mazda Haluk Hacaloğlu RM
yay 1995
2.
Mıtras Gizlerin Kökeni Davıd Ulansey
Arkeoloji yay 1998
3. Felsefe
Ansiklobedisi O.Hançerlioğlu
4. Tanrı
Anlayışı Cemil Sena
5.
Zerdüşt Avesa Esat Ayata
Kor yay1998
6.
Zarathustra Hayatı Mazdaizm
S. Bilgin Berfin 1995
7. Hint
Mitolojisi W. Doniger İmge yay
1996
8. Batı
Mitolojisi J. Campbell İmge yay 1995
9. Doğu
Mitolojisi J. Campbell İmge yay 1998
10. İnanç
Sözlüğü, O.Hançerlioğlu Remzi
yayınları
11. Fars Mitolojisi
Sözlüğü, Prof. Dr. Nimet Yıldırım – Kabalcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.