LİDER OLMAK!
“Aslanlar köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri
karşısındakine aslan kesilir. Köpekler
aslanlara baş olursa o aslanların tümü köpekleşir!”
-Yusuf Hashacib –
“ Liderlik akıl ve bilgi ile olur. Ancak lider adil de
olmalıdır!”
-
Yusuf Hashacib -
“Liderlik öğretilmez, sadece öğrenilebilir!”
- Harold Sydney Geneen -
”Birinci adamlar güneşi, ikinciler ise gölgeyi
sever!”
- Bernard Shaw -
Yetki sahibi olunca, insanın kişiliği değişiyor mu?
Peki, size önemli bir yetki
verseler, sizin davranışlarınızda bir değişiklik olur mu?
Meselâ siz, insanların
başarılarında ölçen ve değerlendiren bir konumda olsanız, kimin hangi işi yapacağına karar veren bir yetkili olsanız, davranışlarınız değişir mi yoksa aynı mı kalır?
Masanın diğer tarafına geçmek sizi değiştir mi?
Hemen -İktidar beni bozmaz(!)- demeyiniz.
Masanın diğer tarafına geçmek sizi değiştir mi?
Hemen -İktidar beni bozmaz(!)- demeyiniz.
Durum sandığımız kadar basit değildir.
Bu konuda yapılmış yüzlerce deney var. Tümü de yetki ve otorite sahibi olunca insanların değiştiğini kanıtlayan deneylerdir.
Üç üniversite öğrencisi üzerinde 2003 yılında, bir deney yapıldı. Araştırmayı yapan görevli, üç öğrenciden ikisini rastlantısal olarak seçip, bir konuda kısa bir rapor yazmalarını istedi.
Bu konuda yapılmış yüzlerce deney var. Tümü de yetki ve otorite sahibi olunca insanların değiştiğini kanıtlayan deneylerdir.
Üç üniversite öğrencisi üzerinde 2003 yılında, bir deney yapıldı. Araştırmayı yapan görevli, üç öğrenciden ikisini rastlantısal olarak seçip, bir konuda kısa bir rapor yazmalarını istedi.
Yine rastlantısal olarak
seçtiği üçüncü öğrenciyi de raporları okumasını ve diğer ikisinin başarısını ölçmesini istedi.
Deney yarım saat sürdü ve
sonunda deneyi yapan kişi herkese kahve ikram etti,
masada bir tabak ve içinde beş kurabiye vardı. Masadaki dört kişi birer kurabiye alarak kahvelerini içtiler.
Peki, sizce beşinci kurabiyeyi kim yedi?
Kendisine diğer iki arkadaşını değerlendirme yetkisi verilen öğrenci.
Bu masum, ama insan davranışlarını çok iyi özetleyen "kurabiye deneyi öncesi her üç öğrenci de eşitti. Birbirlerinden farkı yoktu. Hepsi aynı sınıfta okuyan, aynı yaşta, aynı sosyal çevreden gelen öğrencilerdi, ama aralarından biri tesadüfî olarak yetki sahibi olmuştu ve herkesten daha fazla kurabiye yemeyi kendine hak görmüştü.
Defalarca tekrarlanan bu deneyde, yetki sahibi olan öğrencilerin hepsi aynı davranışı gösterdiler.
Kendisine diğer iki arkadaşını değerlendirme yetkisi verilen öğrenci.
Bu masum, ama insan davranışlarını çok iyi özetleyen "kurabiye deneyi öncesi her üç öğrenci de eşitti. Birbirlerinden farkı yoktu. Hepsi aynı sınıfta okuyan, aynı yaşta, aynı sosyal çevreden gelen öğrencilerdi, ama aralarından biri tesadüfî olarak yetki sahibi olmuştu ve herkesten daha fazla kurabiye yemeyi kendine hak görmüştü.
Defalarca tekrarlanan bu deneyde, yetki sahibi olan öğrencilerin hepsi aynı davranışı gösterdiler.
Son kurabiyeyi keyifle, ağızlarını şapırdatarak yediler.
GÜÇ VE EGO ( ALT BENLİK) ARASINDAKİ İLİŞKİ
Güç sahibi olmak böyle bir şey işte! İnsan, egosuna yenik düşüyor.
Güç sahibi olanlar kendi istek ve ihtiyaçlarına odaklanıyorlar. Başkalarının ne hissettiklerine ve onların ihtiyaçlarına duyarsız oluyorlar.
Eğer bir iş yerinde çalışıyorsanız bu durum size çok tanıdık gelmiştir. Etrafınızdaki yetkili kişilerin hemen hepsi benzer davranışları sergiliyordur.
Yetki sahibi olup da kişiliğini değiştirmeyen insanlar gerçekten çok azdır.
Bir de madalyonun diğer yüzü var: Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da yetki ve otorite sahibi kişilerle ilişkiye girdiğimizde bizim kişiliğimiz aynı mı kalıyor?
İnsanların otorite karşısında ne derece zayıf olduğu, otoriteye itaat etme konusunda ne kadar ileri gittiklerini kanıtlayan en çarpıcı deneylerden birisi, Yale Üniversitesi'nde ünlü sosyal psikolog Stanley Milgram'ın gerçekleştirdiği deneydir. Bu deney ilk yapıldığında, büyük bir şaşkınlığa ve tartışmaya yol açmıştı.
Bir de madalyonun diğer yüzü var: Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da yetki ve otorite sahibi kişilerle ilişkiye girdiğimizde bizim kişiliğimiz aynı mı kalıyor?
İnsanların otorite karşısında ne derece zayıf olduğu, otoriteye itaat etme konusunda ne kadar ileri gittiklerini kanıtlayan en çarpıcı deneylerden birisi, Yale Üniversitesi'nde ünlü sosyal psikolog Stanley Milgram'ın gerçekleştirdiği deneydir. Bu deney ilk yapıldığında, büyük bir şaşkınlığa ve tartışmaya yol açmıştı.
BİR DENEY
Deney, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmannın Kudüs'te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, 1961 yılında yapıldı. Eichmann ve Yahudi Soykırımında yer alan yüz binlerce kişi, sadece onlara verilen görevi mi yerine getiriyorlardı yoksa düpedüz savaş suçluları mıydılar(?) sorusuna yanıt arıyordu.
Deney, farklı yaş ve meslek gruplarından insanlar üzerinde gerçekleştirildi. Denekler, öğretmen ve öğrenci olarak iki gruba ayrıldı. Deneklere, yapılacak deneyin "cezanın öğrenme üzerindeki etkisini ölçmeyi amaçladığı söylendi. Öğretmenler ve öğrenciler birbirlerini göremeyeceklerdi ama mikrofonla ve hoparlörle iletişim kurabilecekleri iki farklı odaya alınacaklardı.
Denek öğretmen, kendisiyle aynı odada bulunacak olan bir uzmanın (otorite) yönetiminde denek öğrenciye sorular soracak, yanlış cevap alması durumunda da, diğer odada elektrik kablosuna bağlı olan denek öğrenciye 15 volttan başlayarak 450 volta kadar yükselen bir şiddette elektrik verecekti. Öğretmenin yanındaki uzman (otorite), öğretmene voltajı sürekli arttırması yönünde etki edecekti.
Aslında burada sınanan, ceza ve öğrenme ilişkisi değil denek öğretmenin, bir otoritenin (uzmanın) emirleri doğrultusunda voltajı ne kadar yükselteceğiydi.
Milgram böylelikle sıradan
insanların, bir otoritenin güdümüne girdiklerinde, başka insanlara ne kadar eziyet edebileceklerini öğrenmeyi amaçlıyordu.
BİR BAŞKA DENEY; 450 VOLT ELEKTRİK
Milgram, insanların bir otoriteye itaat ettiklerinde, günlük hayatlarında yapmayı reddettikleri davranışları, otorite altında yapıp yapmayacağını sınamak istiyordu.
Sizce bu koşullar altında, katılanların yüzde kaçı 450 volt elektrik vermeyi kabul etti?
Milgram, açıklama yapmadan önce, psikologlardan, psikiyatristlerden ve kendi öğrencilerinden sonucu tahmin etmelerini istedi.
İçlerinden hiç biri, deneye
katılanların 450 volta kadar çıkabileceğini düşünmüyordu.
Oysa sonuç yüzde 65'ti. Evet, yüz kişiden 65'i elektrik şiddetini 450 volta ( elbette bu bir sanal voltajdı ancak öğrenciler bunu bilmiyorlardı) kadar çıkartmıştı.
Üstelik bu deney bazı etkenleri değiştirilerek defalarca tekrar edildi ama sonuç değişmedi. Katılımcıların ortalama yüzde 65'i hiç tanımadıkları, kendilerine hiç zararı dokunmamış insanlara 450 voltluk elektrik vermeyi kabul ettiler.
Bu deneylerle Milgram insanların, kendi vicdanî değerleriyle çelişmesine rağmen, otoriteye itaat etmeye ne kadar yatkın olduklarını ispat etmişti.
Sadakat, disiplin gibi masum görünen ve aslında çok değerli özelliklerin, yanlış yönlendirildiğinde nasıl yıkıcı olabileceğini göstermişti.
Oysa sonuç yüzde 65'ti. Evet, yüz kişiden 65'i elektrik şiddetini 450 volta ( elbette bu bir sanal voltajdı ancak öğrenciler bunu bilmiyorlardı) kadar çıkartmıştı.
Üstelik bu deney bazı etkenleri değiştirilerek defalarca tekrar edildi ama sonuç değişmedi. Katılımcıların ortalama yüzde 65'i hiç tanımadıkları, kendilerine hiç zararı dokunmamış insanlara 450 voltluk elektrik vermeyi kabul ettiler.
Bu deneylerle Milgram insanların, kendi vicdanî değerleriyle çelişmesine rağmen, otoriteye itaat etmeye ne kadar yatkın olduklarını ispat etmişti.
Sadakat, disiplin gibi masum görünen ve aslında çok değerli özelliklerin, yanlış yönlendirildiğinde nasıl yıkıcı olabileceğini göstermişti.
BİR GEREKSİNİM OLARAK OTORİTE
Oysa otorite hepimiz için temel bir gereksinim(mi)dir?
Otoritenin olmadığı yerde kaos(mu) olur?
Her grubun, her organizasyonun otoriteye ihtiyacı var(mı)dır?
Her kurumda birisinin öncelikleri
saptaması gerekliliği var(mı)dır?
Buyrultu (emir) ve denetim (kontrol)
en yalın organizasyonlarda bile olmazsa olmaz bir unsur(mu)dur?
Çocuklar da yetişkinler de kendilerine yol gösterecek, güven verecek bir otoriteye ihtiyaç duyarlar.
İnsanın zayıf yönlerinin anlaşılmayacak şeyler değil elbette ama liderden erdemli olmasını beklemek de her kurum, her kuruluşun beklentisidir, hakkıdır.
Çocuklar da yetişkinler de kendilerine yol gösterecek, güven verecek bir otoriteye ihtiyaç duyarlar.
İnsanın zayıf yönlerinin anlaşılmayacak şeyler değil elbette ama liderden erdemli olmasını beklemek de her kurum, her kuruluşun beklentisidir, hakkıdır.
Liderlik sadece müdürlük veya
genel müdürlük unvanıyla elde edilecek bir şey değildir.
Bu unvanlar bugün var yarın
yoktur.
Gerçek bir lider gücünü
unvandan, konumdan, pozisyondan almaz.
Liderlik birçok erdeme aynı
anda sahip olmakla elde edilecek bir düzeydir.
Gerçek lider, hem kendi eksik yönlerini hem de kendisine bağlı olanların eksik yanlarını bilen; ama ilişkilerini bu eksik ve noksanlıkları yerine insanı insan yapan özellikler üzerine kuran kişidir.
Demir disiplini yücelten, sadece sonuç odaklı, hata toleransı düşük, sürekli vaaz veren, empati kavramıyla tanışmamış, egosu aşırı güçlü, etrafındakileri baskı altına alan otoriter liderler kısa dönemli başarı elde etmek konusunda çok başarılılar ama bu liderlere olan ihtiyaç her geçen gün azalıyor; çünkü içinde yaşadığımız dönem daha esnek ve yaratıcı ortamlar yaratmamızı gerektiriyor.
İçinden geçtiğimiz değişim döneminin yükselen kavramları arasında - ilişkiler ağını yönetme becerisi, yenilikçilik, yaratıcılık, etkileyicilik, değişimi anlama ve yönetme - becerileri var.
Bir liderin otoritesi sahip olduğu konum ya da san değil onun bilgisine, deneyimine, yeteneklerine duyduğumuz saygıdan ve onun yönetimini gönüllü kabul ediyor olmamızdan kaynaklanır.
Gerçek lider, hem kendi eksik yönlerini hem de kendisine bağlı olanların eksik yanlarını bilen; ama ilişkilerini bu eksik ve noksanlıkları yerine insanı insan yapan özellikler üzerine kuran kişidir.
Demir disiplini yücelten, sadece sonuç odaklı, hata toleransı düşük, sürekli vaaz veren, empati kavramıyla tanışmamış, egosu aşırı güçlü, etrafındakileri baskı altına alan otoriter liderler kısa dönemli başarı elde etmek konusunda çok başarılılar ama bu liderlere olan ihtiyaç her geçen gün azalıyor; çünkü içinde yaşadığımız dönem daha esnek ve yaratıcı ortamlar yaratmamızı gerektiriyor.
İçinden geçtiğimiz değişim döneminin yükselen kavramları arasında - ilişkiler ağını yönetme becerisi, yenilikçilik, yaratıcılık, etkileyicilik, değişimi anlama ve yönetme - becerileri var.
Bir liderin otoritesi sahip olduğu konum ya da san değil onun bilgisine, deneyimine, yeteneklerine duyduğumuz saygıdan ve onun yönetimini gönüllü kabul ediyor olmamızdan kaynaklanır.
Liderliğin geçerliliğinin temelinde bu - gönüllü kabul - vardır.
Liderleri gözlemlemeli, ölçmeli, tartmalı, değerlendirmeli
gerekirse eleştirmeli olumlu eylemleri ve girişimleri
desteklenmelidir!
“Her lider biraz mazohisttir.”
Kaynakça:
1) Robert I. Sutton, How to be a good
boss in a bad economy, (HBR, Haziran 2009)
2)
AKSOY, Temel; Liderin Otoritesi Nereden Gelir?
- 29 Haziran 2009 – tarihli sunum.
- 29 Haziran 2009 – tarihli sunum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.