Tasavvuf ve Söylencelerde Su
“ Su uyur düşman uyumaz.”
“ Su akarken testini doldur.”
” Su
akmayınca durulmaz.”
” Su
testisi su yolunda kırılır.”
“ Su akar yatağını bulur.”
« Su başını tutmak.» deyimi de pek
yabancı gelmiyor hani !
"Su eski
Türkçe de asker anlamında da kullanılır. Osmanlı da subaşı veya günümüzde subay
kelimeleri buradan gelmektedir. ‘ Su uyur düşman uyumaz ‘, atasözü de asker
uyur düşman uyumaz anlamındadır."
Su, bilinen tüm yaşam biçimleri
için gerekli ve vazgeçilmez olan tatsız ve kokusuz bir maddedir. Suyun,
canlıların yaşaması için yaşamsal bir önemi vardır. Canlılık için gereken tüm
fiziksel olaylar hep suyun özellikleri ile gerçekleşebilmektedir, bu nedenle
biyologlar suya "yaşam sıvısı" adını vermişlerdir. Su, küçük
miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir. Dünya üzerinde farklı
şekillerde bol miktarda bulunur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya'da
1,4 milyar km³ su olduğunu söylemektedir.[1]
Yapısı
Suyun kimyasal formülü H2O'dur. Bunun anlamı bir su
molekülünün iki hidrojen
ve bir oksijen
atomundan oluştuğudur. Oksijen atomunun 2 yanında 104,5° açı oluşturacak
şekilde bağlanmış iki hidrojen atomu bulunur. İyonik olarak da, (H+)
bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH
şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı
arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Su moleküllerinin bir tarafı
negatif, bir tarafı pozitif yüklüdür. Bu nedenle suyun pozitif yüklü
hidrojenleri diğer moleküllerin negatif yüklü kısımları ile zayıf da olsa bir
bağ oluşturur. Hidrojen bağı denilen bu özel etkileşim sayesinde su molekülleri
birbirlerine
ve çevrelerinde bulunan diğer maddelere tutunurlar.
Suyun özellikleri
Saf su, kokusuz,
tatsız, renksizdir; fakat havadaki karbondioksit kalıntıları ile karbonik asit
çözeltileri oluşturmaya başladığı andan itibaren tadı bozulur ve tehlikeli bir
hal alır. Su tüm canlıların yaşamı için büyük önem taşır.
Dünya
yüzeyinin % 71'i suyla kaplıdır. Dünyadaki suların yaklaşık % 97 si okyanuslarda
bulunmaktadır. % 2.4'ü buzul yada kardır. % 0.6 lık dilimi ise göller ve nehirlere aittir.
- Su oda sıcaklığında sıvıdır.
- Su ışığı emer (absorbe eder)
- Suyun yüksek kohezyon ve adhezyon güçleri vardır.
- Suyun yüzey gerilimi vardır.
- Suyun kılcal hareketleri vardır.
- Su yüksek erime ısısına sahiptir
- Suyun ısınma (özgül) ısısı yüksektir
- Suyun gizli buharlaşma ısısı yüksektir.
- Suyun donma noktası farklıdır.
- Suyun elektriksel iletkenlik özelliği vardır.
Su kaybının insan vücudu üzerine etkileri
- % 1: Susuzluk hissi, ısı düzeninin
bozulması, performans azalması
- % 3: Vücut ısı düzenin iyice bozulması,
aşırı susuzluk hissi,
- % 4: Fiziksel performansın %20-30
düşmesi
- % 5: Baş ağrısı, yorgunluk
- % 6: Halsizlik, titreme
- % 7: Fiziksel aktivite sürerse bayılma
- % 10: Bilinç kaybı
- % 11: Olası ölüm
- % 11: Vücut dirençsizliği, ölüm,
aksaklıklar oluşur
- % 12: ise % 95 ölümdür.
Görülüyor ki, su yaşamdır!
Söylencelerde ( mitoloji) su
Sümer Mitolojisinde ENKi
(Şeytan)
Sümer mitolojisinde su, zeka ve yaratmanın tanrısıdır. Daha sonraları Babil mitolojisinde Ea olarak anılmıştır.
Enki'nin baş tapınağı Eridu'daki é-engur-ra yani "(su) derinliğin evi"dir. Enki, Me olarak anılan kutsal güçlerin koruyucusuydu.
Enki, Sümer panteonundaki tepesindeki 4 yaratıcı tanrıdan biridir. Diğerleri Enki'nin babası olan Enlil, Enlil'in annesi olan Ninhursag/Ki ve babası olan An'dır. Pantheonda yeri An ve Enlil'den sonra gelmesine karşın zamanla An'ın önemini kaybetmesi ile 2 sıraya yükselmiştir. Sümer panteonunun en güçlü tanrısı Enlil olmasına karşın icra edici olan tanrı Enki idi. Bu yüzden Sümer destanlarında adına en çok rastlanan tanrıdır.
Su tanrısı olarak sınıflandırılmıştır. Sümer ülkesine bereket veren Dicle ve Fırat nehirleri Enki'nin penisinden fışkıran su ile oluşmuştur. İnsanı yaratan, tohumların yeşermesini, hayvanların üremesini sağlayan, en güçlü büyüleri yapan tanrı Enki'dir. Enki'nin resimlerinde keçi ve balık sıklıkla kullanılmıştır. Balık figürü zaman içinde su ya da nehire dönüşmüştür, bu yüzden nehirli tanrı da denilir.
Enki'nin önemli rol oynadığı 5 mit şunlardır:
Enki ve Ninhursag: Sümer Cennet Miti
Enki ve Ninmah: İnsanın Yaratılışı
Enki ve İnanna: Yeryüzünün ve Kültürel Süreçlerin Düzenlenmesi
İnanna ve Enki: Uygarlık Sanatlarının Eridu'dan Uruk'a Aktarılışı
Enki ve Eridu: Su Tanrısı'nın Nippur'a Yolculuğu
Bu mitlerde anlatılan öyküler belli değişikliklerle Asur, Elam, Hitit, Yunan, İbrani edebiyatına ve dinsel metinlerine girmiştir. Sami dillerinde Enki adı Ea olarak anılmış, Akad/Asur mitolojisine bu adla yerleşmiştir. İbranilerin tanrısı Yahweh de Enkiye dayanmaktadır .(6)
Sümer mitolojisinde su, zeka ve yaratmanın tanrısıdır. Daha sonraları Babil mitolojisinde Ea olarak anılmıştır.
Enki'nin baş tapınağı Eridu'daki é-engur-ra yani "(su) derinliğin evi"dir. Enki, Me olarak anılan kutsal güçlerin koruyucusuydu.
Enki, Sümer panteonundaki tepesindeki 4 yaratıcı tanrıdan biridir. Diğerleri Enki'nin babası olan Enlil, Enlil'in annesi olan Ninhursag/Ki ve babası olan An'dır. Pantheonda yeri An ve Enlil'den sonra gelmesine karşın zamanla An'ın önemini kaybetmesi ile 2 sıraya yükselmiştir. Sümer panteonunun en güçlü tanrısı Enlil olmasına karşın icra edici olan tanrı Enki idi. Bu yüzden Sümer destanlarında adına en çok rastlanan tanrıdır.
Su tanrısı olarak sınıflandırılmıştır. Sümer ülkesine bereket veren Dicle ve Fırat nehirleri Enki'nin penisinden fışkıran su ile oluşmuştur. İnsanı yaratan, tohumların yeşermesini, hayvanların üremesini sağlayan, en güçlü büyüleri yapan tanrı Enki'dir. Enki'nin resimlerinde keçi ve balık sıklıkla kullanılmıştır. Balık figürü zaman içinde su ya da nehire dönüşmüştür, bu yüzden nehirli tanrı da denilir.
Enki'nin önemli rol oynadığı 5 mit şunlardır:
Enki ve Ninhursag: Sümer Cennet Miti
Enki ve Ninmah: İnsanın Yaratılışı
Enki ve İnanna: Yeryüzünün ve Kültürel Süreçlerin Düzenlenmesi
İnanna ve Enki: Uygarlık Sanatlarının Eridu'dan Uruk'a Aktarılışı
Enki ve Eridu: Su Tanrısı'nın Nippur'a Yolculuğu
Bu mitlerde anlatılan öyküler belli değişikliklerle Asur, Elam, Hitit, Yunan, İbrani edebiyatına ve dinsel metinlerine girmiştir. Sami dillerinde Enki adı Ea olarak anılmış, Akad/Asur mitolojisine bu adla yerleşmiştir. İbranilerin tanrısı Yahweh de Enkiye dayanmaktadır .(6)
Yunan mitolojisinde su tanrıları
Su ve Yeraltı Tanrıları Su yada deniz
tanrıları geniş bir topluluk oluştururlar. Onların başında denizlerin ve dingin
suların efendisi Poseidon vardır. (Denizleri Akdeniz, dingin suları da
Karadeniz karşılar). Deniz tanrılarından biri de Okeanos’tur. Evreni çevreleyen
“Okeanos” ırmağının efendisi olan Okeanos dişi titanlardan Tethys’in kocasıdır.
Karıkocanın Okeanis denilen birçok kızı vardır. Bu deniz perileri ırmakları ve
kaynakları simgeleştirirler. En çok bilinen Styks, Kallirroe ve Arethusa’dır.
Su tanrılarından Pontos, Gaia’nın oğludur, adı “deniz uçurumu” anlamına gelir.
Büyük oğlu Nareus, Doris’le evlidir. Nareus’un kızları Nareis’ler sayıları
otuzla elli arasında düşünülen deniz perileridir. Başlıcaları Thetis,
Amphitrite, Galateia’dır. Amphitrite, Poseidon’la evlidir. Triton,
Amphitrite’yle Poseidon’un oğludur. Bazen korkunç bazen iyilikçi bir tanrı
olarak gösterilmiştir. Geleceği bildirdiğine inanılır ve büyük bir deniz
salyangozu kabuğuyla her yerden duyulacak biçimde ses çıkarır. Herakles’le
dövüşmüş, Dionysos’a şarabın etkisiyle yenilmiştir. Poseidon’la Amphitrite’nin
canavar sürülerine bakar. Geleceği okumak ve istediği biçime girmek yeteneğini
Poseidon’dan almıştır. Yer altı tanrılarına gelince, onların başı Zeus’un
kardeşi Hades’tir. Yeraltında ayrıca intikam tanrıçaları Erinya’lar vardır.
Bunlar ahlak kurallarını korurlar, bu kurallara karşı gelenleri
cezalandırırlar. Bu acımasız ama dürüst tanrıçalar Kronos ile Nyks ‘in
kızlarıdır. Korkunç canavarlar biçiminde tanıtlanmışlardır. Aile düzenini
korurlar, aile düzeyinde cinayetlerle ilgilenirler. Uyku tanrısı Hypnos,
Erebos’la Nyks’in oğlu Thanatos’un (Ölüm) ikiz kardeşidir. Yeraltında yaşar,
oradan insanlara uyku ve düş gönderir.(7)
Ayazma
Ortodoks Hıristiyanlarca
kutsal sayılan kaynak veya pınarlara verilen isim. Kelime kökeni
"Hagia" (Türkçe okunuşu ile "aya", yani "kutsal")
ve "Zma" (yani kaynak) kelimelerinin bileşiminden gelir. Hagia zma ;
Zaman içerisinde Türkçe de ‘ayazma’ değişime uğramıştır. "Kutsal Su - Aziz Çeşme" anlamında olan bu yerler,
şifalı olduğuna inanılan tatlı su kaynaklarına verilen bir tanım ismidir.
Anadolu'nun ve özellikle İstanbul'un birçok
yerinde bulunurlar.
Rivayete göre,
Fatih İstanbul'u fethederken papaz, tavada balık yapıyormuş. "Bu balıklar
nasıl suya geri dönemezse, Fatih de bu kiliseye giremez." demiş. Bunun
üzerine tavadaki balıklar suya atlamış, buna istinaden Hagia-ma, kutsal su
denmiş. (8)
Su kavramının tasavvuftaki yeri ( anasır-ı
erba)
Dört unsurdan su, pasif ve
dişil niteliğe sahiptir. Bilindiği gibi, su, bulunduğu ortamın şeklini alma
özelliğine sahiptir. Maddenin sıvı halinin temsilcisi olan su sembolünün kimi
inanışlarda, var edilen maddenin ilk hali olan maddi cevher, yani ilk madde
anlamında, kimi inanışlarda evren de (kozmos) her yerde mevcut olduğu
varsayılan, maddenin esîr (süptil ) denilen hali anlamında, kimi inanışlarda
ise etki (tesir) anlamında kullanıldığı görülmektedir.
Tasavvufta Bengi su, sırrı
Ab-ı hayat, hayat suyu yada dirilik suyu; birçok söylencede
adı geçen,
içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan söylencevi sudur.
Aslında ayrı ,ayrı mitolojik dizgelerde karşılaşılan bir anlayıştır.
’Bengi Su’ kavramına, söylenceler ve mitolojik metinlerden başka dini kitaplarda,
Hızır’ın adıyla bağlı ve Musa’nın öyküsü anlatılırken karşılaşılır.
Anlatılara göre bu suyu ilk içenler Hızır ve İlyas peygamberler olmuştur.
Bengi su ve sonsuz yaşam aktarışıyla bağlı çok sayıda anlatı olsa da bu anlatılar,
eski yeryüzü uygarlıklarında, Gılgamış, Oğuz Han ve İskender (Zülkarneyn) gibi,
yalnız bir kaç kişinin adıyla bağlantılı düşünülmüştür.
Bu anlatılar arasındaki bağlılık araştırıldığında, ‘Bengi Su’ ile ilgili anlatıların kökeninin Sümerler olduğu anlaşılmıştır.
Sonraki dönemlerin araştırmaları ise ‘Bengi Su’ ile bağlı anlatıların kökünden daha eski geleneklerde aranması gerektiği görüşünü doğrulamıştır.
Adına bazen ‘Dirilik Suyu’ denilen ‘Bengi Su’, ‘Zulmet’ diye tanımlanan
karanlık ve bilinmeyen bir dünyada gizlidir.
İskender’de Bengi suyunun peşinden Zulmet’e kadar gider.
Ancak onu elde etmeyi başaramaz.
Onun adıyla ilgili Bengi su, yaratıcı başlangıç sayılan ilk karmandan (kaos - sudan),
dirilik verme, sonsuz yaşatma, ölümsüzleştirme imlerini alıp, kendinde saklamıştır.
Bu anlamda Bengi suyu simgesinde, yaratılış mitinde olan başlangıç gibi, ilk suyun izlerini bulmak mümkündür.
Yani, suyun varlığa yaşam veren gücü, çeşitli inanç dizgelerinde onun, sonsuzluğa kavuşturan ve ölümsüzlük kazandıran güç olduğuna dair görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bengi suyunun yaşam verme gücü üstüne ilk düşüncelere anlatılarda rastlanır.
Örneğin ölen kahramanın üstüne su serpilmesiyle, (günümüzde de mezarların üzerine su serpilmesinin kökeninde bu mit olmasın?) hapşırıp ayağa kalkması, karşılaşılan konulardan biridir.
Söylence ve anlatılarda, bazı kahramanların ‘Bengi Su’ (ölümsüzlük suyu) içerek ölümsüzlük kazanmaları da sık görünür.
Aşk masallarında ‘buta’ alarak, inanılmaz güzelleşen kahramanın içtiği ‘Işık Kadehinin’ de ‘Bengi Su’ ile dolu olduğu söylenir.
İnanışlarda ‘Bengi Su’nun eskiden gelen, karmaşık bir anlamları vardır.
Yani o da bir simgedir.
içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan söylencevi sudur.
Aslında ayrı ,ayrı mitolojik dizgelerde karşılaşılan bir anlayıştır.
’Bengi Su’ kavramına, söylenceler ve mitolojik metinlerden başka dini kitaplarda,
Hızır’ın adıyla bağlı ve Musa’nın öyküsü anlatılırken karşılaşılır.
Anlatılara göre bu suyu ilk içenler Hızır ve İlyas peygamberler olmuştur.
Bengi su ve sonsuz yaşam aktarışıyla bağlı çok sayıda anlatı olsa da bu anlatılar,
eski yeryüzü uygarlıklarında, Gılgamış, Oğuz Han ve İskender (Zülkarneyn) gibi,
yalnız bir kaç kişinin adıyla bağlantılı düşünülmüştür.
Bu anlatılar arasındaki bağlılık araştırıldığında, ‘Bengi Su’ ile ilgili anlatıların kökeninin Sümerler olduğu anlaşılmıştır.
Sonraki dönemlerin araştırmaları ise ‘Bengi Su’ ile bağlı anlatıların kökünden daha eski geleneklerde aranması gerektiği görüşünü doğrulamıştır.
Adına bazen ‘Dirilik Suyu’ denilen ‘Bengi Su’, ‘Zulmet’ diye tanımlanan
karanlık ve bilinmeyen bir dünyada gizlidir.
İskender’de Bengi suyunun peşinden Zulmet’e kadar gider.
Ancak onu elde etmeyi başaramaz.
Onun adıyla ilgili Bengi su, yaratıcı başlangıç sayılan ilk karmandan (kaos - sudan),
dirilik verme, sonsuz yaşatma, ölümsüzleştirme imlerini alıp, kendinde saklamıştır.
Bu anlamda Bengi suyu simgesinde, yaratılış mitinde olan başlangıç gibi, ilk suyun izlerini bulmak mümkündür.
Yani, suyun varlığa yaşam veren gücü, çeşitli inanç dizgelerinde onun, sonsuzluğa kavuşturan ve ölümsüzlük kazandıran güç olduğuna dair görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bengi suyunun yaşam verme gücü üstüne ilk düşüncelere anlatılarda rastlanır.
Örneğin ölen kahramanın üstüne su serpilmesiyle, (günümüzde de mezarların üzerine su serpilmesinin kökeninde bu mit olmasın?) hapşırıp ayağa kalkması, karşılaşılan konulardan biridir.
Söylence ve anlatılarda, bazı kahramanların ‘Bengi Su’ (ölümsüzlük suyu) içerek ölümsüzlük kazanmaları da sık görünür.
Aşk masallarında ‘buta’ alarak, inanılmaz güzelleşen kahramanın içtiği ‘Işık Kadehinin’ de ‘Bengi Su’ ile dolu olduğu söylenir.
İnanışlarda ‘Bengi Su’nun eskiden gelen, karmaşık bir anlamları vardır.
Yani o da bir simgedir.
Tasavvuf şairleri, onunla ilgili şöyle demişlerdir:
“ Toprağa düşen adi tohuma can veren su,
Dirilik suyu değilse, nedir o zaman?”
Dirilik suyu değilse, nedir o zaman?”
ANADOLU ALEVİLİĞİNDE SUYUN SİMGESELLİĞİ
Anadolu Aleviliğinde de su kaynakları
çok önemlidir ve saygınlık kazanmıştır.
Akarsuya yada doğrudan suya hiçbir şekilde idrar
ve dışkı karıştırılması eylemi asla düşünülemez. Bu tür davranışlar büyük günah
ve saygısızlıktır.
Hatta bazı yörelerde su kaynağının üstünden
besmele söylenmeden karşıya geçilmez.
Korkulu rüyalar akarsuya anlatılarak;
akarsuyun olumsuzlukları götürdüğüne de bazı yörelerde inanılır.
Adak ve kurbanların önemli bir bölümü su
kaynakların yakınında kesilir. Hem kesilen etin temizlenmesinde temiz suyun
hazır olması, hem de suyun derhal içecek olarak tüketmeye hazır olması mantığı
vardır.
Su kaynaklarına sayılarına bakmaksızın
Kırkpınar, Kırkgöze, Karapınar, Akpınar gibi simgesel kutsal adlar verilmiştir.
Tunceli ilimizdeki Munzur kaynakları ve
söylencesi de ayrı bir anlatım konusudur.
Kerbela Vakasında suyun seçilmesi tesadüfi
olamaz.
Alevi cemlerinde suyun ibadet sırasında
duası verilerek dağıtılması da tesadüf değildir. Arkalarında derin tarihsel
anlamlar vardır.
Sonuç:
Fuzuli’nin ünlü “ Su kasidesinden” başka suya en yakışan anlamlandırma ne olabilir ki?
|
Murat Şahin 2009
Kaynakça
- İngilizce
Wikipedia 9 Aralık 2006 tarihli Su maddesi
- Suyun
vücut üzerindeki etkileri
- Doğada su,National Geographic,Mayıs 2007,tarihten
sayfalar,s.164 ISSN 1302-8464
- Su ve yaşam
- Su
Molekülünün Özellikleri
- Azra Erhat, Yunan Mitolojisi
- Muazzez Hilmiye Çığ, Sümerler
- Dr. Melih Bozkurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.