Mani Dini


Mani dini

Mani dini yada maniheizm 3'ncü yy.'da Pers İmparatorluğu'nda Mani tarafından kurulan ve kısa sürede hızla büyük bir coğrafyaya yayılan bir din.Kutsal kitapları Arzhang'dır.
Mani dini en parlak dönemini 8. yüzyılda Uygur devletinin milli dini olarak ilan edilmesi ile yaşamıştır. Mani kelimesinin eski Türkçe'deki kullanımı "Mengü" dür ve Çağatay Türkçe’sinde "Tanrı" demektir.

Tarih

Mani Pers İmparatorluğunun Şapur I. (242273) egemenliği altındaki döneminde, öğretilerini çok başarılı olarak halk arasında yayabilmiştir. Ancak Şapur I. 'in ardından tahta çıkan hükümdar Bahram I. (yada Bahram II.) onu Mager'lerin bir şikayeti üzerine tutuklatıp idam ettirmiştir. Maniciler, Mani'nin bir haça çakılarak (İsa'daki gibi) idam edildiğini kayıt etmiş olsalar da, bunda bazı şüpheler vardır. Mani dini Antik Çağın sonlarında, 3. ve 4. yüzyıllarda Sasani İmparatorluğu ve çevresinde yayılmıştır. Kral Şapur I.'in bir kardeşi Mani dini'ni kabul etmiş; ancak Şapur'dan sonra gelen Fars kralları Manicilerin düşmanı olmuşlardır.
Dördüncü Roma İmparatorluğuna kadar yayılmış olan Mani dini, etkili misyoner uygulamaları sayesinde daha da ilerleyip Çin'e ve İspanya'ya kadar yayılmıştır. Mani dini en parlak dönemini Uygur hükümdarı Bögü Kağan'ın hüküm sürdüğü 762 yılında devlet dini olarak ilan etmesi ile yaşamıştır. Mani dini'nin misyoner uygulamalarının nasıl bu kadar başarılı olduğu sorusu günümüzün birçok tarihçilerini meşgul etmiştir: Dini yaymak için kullanılan dini ifadelerin doğuda Budizm'e ve batıda Hıristiyanlığa yaklaştırılmış olması; ama buna rağmen dinin yöresel olarak ana hatlarından sapmaması buna neden olarak görülmektedir. Mani dini 5. yüzyılda özellikle Roma İmparatorluğunda hızla yayılan Hıristiyanlığa ciddi bir rakip olmuş , bu yüzden Romalılar bu dinin yayılmasını önlemek için çaba göstermişlerdir. Mani dini Çin'de 14. yüzyılda ortadan kaybolmuş, ama Çin'in Ming döneminin kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır (Ming aydınlık yada ışık anlamına gelir). Mani dini sonunda Avrasya’da birçok dinin içine işlenmiş ve böylece başka dinlerin yeni kollarının ve tarikatlarının doğmasını sağlamıştır.

Dünya görüşü

Mani dini'nin dünyayı görüşünde tanrısal aydınlık ile karanlık iki rakip olarak karşı karşıya durur. Bu ikisinin birbirleri ile mücadelesinde aydınlığın bir kısmı karanlığın içinde (dünyanın içinde) tutsak kalmıştır. Herhangi bir canı söndürmek, hatta bir meyveyi dalından koparmak bile tanrısal maddeye zarar verip aydınlığın tutsaklığını daha da uzatır. Işığın (aydınlığın) tutsaklığına ancak „seçilmişler“in yardımı ile son verilebilir. Seçilmişler hiçbir canlıyı incitmezler ve asla cinsel ilişkide bulunmazlar. Bu yüzden kendi başlarına geçimlerini sağlayamazlar ve „dinleyenler“ (bir tür asistanlar) onların ihtiyaçlarını temin ederler. Seçilmişlerin sindiriminde ışık ile karanlığın birbirinden ayrıldığına, dua ve şarkı yardımı ile bu elde edilen ışığın tekrar tanrıya geri döndüğüne inanılır. Ancak dinleyenler de günahlarını temizlemek için birçok reenkarnasyonlar dan geçmeleri gerekir.İnanca göre dünyanın sonunda ışık ile karanlık ebediyen ayrılacaklardır.
----
Maniheist kozmogonide Tanrı’ya yer yoktur. Aksine Aydınlık ve öfkeli Karanlık gibi iki unsur Tanrı’nın yerini almaktadır. Karanlık kendi halinde maddi bir şey değildir ancak bir kere onun kümeleri aydınlığın bölgesine girmiş ve onu istila etmeye girişmiştir.
İlk insan ona karşı çıkınca, kümeler onun parlak vücudunu ele geçirip, parçalayarak işkence etmişlerdir.
İşte karanlığın içinde bulunan bu ışık kümeleri maddi dünyada da vardır ve Maniheistler’in amacı bu esir ışık kümelerini maddenin gözlerinden kurtarmaktır.
Bu amaca ölümle değil, tersine Maniheistler reenkarnasyona inanırlar.   Yaşamdan, bedenden, maddeden ve bu cümleden sanattan ( çünkü tümü maddeden yapılmıştır ) nefret etmekle ulaşılabilir.
Böylece Maniheistler’e göre dünya sevgiye hizmet eden bir eser değil, bir felaketin sonucudur ve bu yüzden de yok edilmesi gerekir. Başka bir görüşün aşırı muakibi (devamı ) durumundaki bu öğreti yayılmaya çalışıldığı her yerde Roma’da, İran’da ve Çin’de nefretle karşılandı.
Romalı, Maniheistler’in hoşgörüsüzlüğü, o dönemde en gelişmiş hale gelmiş olan doğanın düzenlemesi ile ilgili doğa felsefesi görüşüyle şoke olmuştu.
Persler ve Araplar;  kafir ve yalancı idiler. Maniheizm’e sadece izin verilmemeli, aynı zamanda maddeye karşı savaşta aracı olarak kesinkes Maniheist ‘inançları’ yasa olarak çıkarmalı ve uygulamalı  görüşündeydiler.
Çinliler – yaşamdan nefret edebilmesi için- toplumsal düşkünlük ve çile yoluyla nefsi ezmeli, evlenmeyi yasaklamalıydılar. Maniheistler’in kendi öğretileriyle uyuşmayan kişiler yani kötü insanlar olarak kabul ettikleri Budistler insan ve hayvanlara karşı davranışlarından son derece katıydılar.
 Sadece Uygurlar Maniheizm’i devlet dini olarak kabul ettiler ve böylece Büyük Bozkır’da ilk dini uygulama dönemi başlamış oldu. (13)
----
Manicilik'te gerçek gizem, köktenci ve evrensel Düalizmdir. Manici inanca göre bu gizem, Mani'nin ruhsal ikizi olan Paracletos tarafından Mani'ye aktarılmış ve Mani de bu gizemi öğretmekle görevlendirilmiştir. Mani, on iki yaşındayken ilk kez göksel bir ziyarete tanık olduğunu ve ilk ilâhi açıklamaları aldığını ileri sürer. Arap tarihçisi en-Nedîm'e göre bu ziyareti yapan "et-Taum" (ikiz anlamına gelen Nebatîce bir sözcük) adli bir melektir. Bu melek Mani'nin ikizi yada ruhsal esi olup, onu eğitip görevine hazırlayacak olan Paracletos'tur.

Mani'ye göre Zerdüşt, Buddha ve hatta İsa'nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. Bu düşünce ile Mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. Manici yazıların halktan gördüğü yoğun ilgi, Maniciliğin karşısında olanların ve özellikle Hıristiyan Kilisesi'nin neden bu yazıları yok etmeye çalıştıklarını açıklamaktadır.

M.S. 279 Yılında, Roma İmparatoru Diocletianus, İskenderiye kentinde tüm Manici yazıların yakılmasını buyurmuştur. Buna benzer yok etme çabaları yüz yıllarca sürdürülmüştür. Halbuki, İsa 'dan sonra II. yüz yılın ortalarında İran 'da doğan Manicilik inancı, henüz ilk yüz yılını tamamlamadan Doğu ve Batı'ya yayılmayı başarmıştı ve doğal olarak karşısındaki en büyük rakip Hıristiyanlıktı.

Manicilik ile Hıristiyanlık arasında uzun ve sert bir kavga cereyan etti. Hıristiyanlık bu kez karşısında, akılcı yöntemleri ve başarılı diyalektik çözümlemeleri olan, Hıristiyan Kilisesi modeline uygun örgütlenen ciddi bir hasım bulmuştu. Her geçen gün, Manicilik karşıtı kilise kuralları, devlet buyrukları ve düalist öğretileri kötüleyen yapıtlar çoğalıyordu.

Hıristiyan Kilisesi, Manicilik karşısında geçirdiği korkuyu bir daha asla unutamayacak, yüz yıllar boyunca karşılaştığı her düalist hareketi Maniciliğin bir devamı yada hortlaması olarak kabul edecekti. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın Vaudois'lar, Kathar'lar, Tampliye'ler Manicilik ile suçlanacaktı. Artık, Hıristiyan Kilisesi'nin gözünde her sapkın inanç Manicilik olarak yaftalanacaktır. Bu suçlamadan ne Luther, ne de Calvin kendini kurtaramayacaktır. Oysa, Luther kendi yandaşları tarafından Kilise'nin Maniciliğe karşı son savunucusu olarak gösterilmiştir. (14)

Kaynakça

  1. A. Adam: Das Fortwirken des Manichäismus bei Augustin. In: ZKG (69) 1958, S. 1–25.
  2. A. Adam: Der manichäische Ursprung der Lehre von den zwei Reichen bei Augustin. In: ThLZ 77 (1952), S. 385–390.
  3. Alexander Böhlig: Die Gnosis: Der Manichäismus. Neuauflage, Düsseldorf und Zürich 2002, ISBN 3-7608-1150-7.
  4. Alexander Böhlig: Manichäismus. In: Theologische Realenzyklopädie 22 (1992), S. 25–45 (hervorragender Überblick mit umfangreichen Literaturhinweisen).
  5. Iain Gardner und Samuel N. C. Lieu: Manichaean Texts from the Roman Empire. Cambridge 2004.
  6. Wassilios Klein: Die Argumentation in den griechisch-christlichen Antimanichaica. Wiesbaden 1991 (= Studies in Oriental Religions 19).
  7. Hans-Joachim Klimkeit: Mani, Manichäismus. In: Lexikon für Theologie und Kirche, 3. Aufl., Bd. 6, S. 1265–1269.
  8. Ludwig Koenen, Cornelia Römer: Mani. Auf der Spur einer verschollenen Religion. Herder, Freiburg 1993, ISBN 3-451-23090-9 (enthält die Übersetzung des Kölner-Mani-Kodex’).
  9. Johannes von Oort: Mani, Manichäismus. In: Religion in Geschichte und Gegenwart, Bd. 5, S. 731–741.
  10. Nahal Tajadod : Mani le bouddha de lumière, catéchisme manichéen chinois, Cerf, 1991, ISBN 2-204-04064-9
  11. Geo Widengren: Mani und der Manichäismus. Kohlhammer, Stuttgart 1961.
  12. Manichaica Iranica. Ausgewählte Schriften von Werner Sundermann. Hrsg. von Christiane Reck, Dieter Weber, Claudia Leurini, Antonio Panaino. 2 Bde., Rom 2001
  13. .(L.N.Gumilöv, Hazar Çevresinde Bin Yıl, S.253) (Serie Orientale Roma LXXXIX, 1/2).
  14. Alıntı:www.dunyadinleri.com/maniheizm.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...