TURNA'NIN DİNİ SÖYLENCELERDEKİ YERİ


TURNA KUŞUNUN DİNİ SÖYLENCELERDEKİ YERİ
TURNA; Dünyanın hemen her yerinde görülebilen uzun boyunlu ve uzun bacaklı göç eden kuşlardır. Göğüs yapıları sayesinde sesleri kilometrelerce uzaklıkta duyulabilen turnalar, sürü halinde uçarken ‘ v ‘ şekli oluşturmasıyla insanoğluna aerodinamik dersi vermiştir.
Turna kuşu, insanlarca çok izlenmiş ve bir çok kültürü derinden etkilemiş, bir çoğunda önemli, anlamlı simge olarak kullanılmıştır. Turna kuşunun bazı özellikleri ( uzun mesafeli uçabilme, tek eşli yaşama ) farklı kültürlerde harmanlanarak yaşamın her alanına yansıtılmıştır.
“ Cambridge Üniversitesinden Ian Hodder’in dine bağlı kentleşme tezini Alman arkeolog Klaus Schmidt, Göbeklitepe’de  ( Şanlıurfa’nın 15 km doğusunda en eski yerleşim alanlarından biri)  kanıtlamaya çalışıyor. Göbekilitepe ve 25 km uzaklıktaki Nevali Çori, her iki höyükte yapılan kazılarda  “ T ”biçiminde  dikme taşlar var. Üzerleri kabartmalarla süslüdür. Her iki höyükteki taşların kabartmaların üzerinde kuş ve insan betimlemeleri birbirlerine benziyor. Tapınaklar da ki dikme taşların üzerinde aslan, ayı, boğa gibi güçlü hayvanların yanında, tilki, yılan ve yaban domuzları da büyük kabartmaları  yontulmuş.
Bu yapıların geçmişleri yaklaşık 12.000 yıldır.
Önemli bir ayrıntı da; kabarmaların birinde bir turna kuşu görülüyor.
İlginç yanı ise kuş sanki dans ediyormuş gibi tasvir edilmiş.
Daha da ilginci ise kuşun bacakları daha çok insan bacaklarına benziyor. Kim bilir beklide kuş kılığına girmiş bir insandı!
Belki de insanlar ( bir tür Şaman ) özel giysileri içinde dans ederek, trans halinde başka dünyalardan aldıkları güçlerle hastalıkları tedavi ettikleri simgeleştiriliyordur!
Schmidt, tepede tam olarak nelere tapıldığını ya da bir tanrı kavramının gelişip gelişmediğini söyleyemiyor ama tepenin bir tür tapınak olduğuna emin.” (1)
Antik Mısırda Hermes; batıni ( hermetik – ezoterik ) ekolün kurucusu yada önderi kabul edilen bu kişinin simgesi turna kuşudur.
Antik Yunan’da Hermes ( hırsız - hermetik öğretide) turna ile simgeselleşmiştir.
Doğu inançlarında Zehn Budizm de turna kuşu ölümsüzlük ve sonsuz yaşamın simgesidir.
İslam tasavvufunda ise Hermes’le özdeş olan İdris Peygamber ile ilgili bu anlamda araştırılma yapılmasının ilginç olacağını düşünüyorum.
Çin kültüründe turna, bir büyücünün veya güzel bir kadının varlığı olduğuna inanılan olağanüstü bir varlıktır.
Bu kuşla ilgili pek çok hikaye, efsane vardır. Efsaneye göre bir pirinç tarlasında çok güzel genç bir kadın gören genç bir adam, o anda kadına kapılır ve onunla orada yaşamaya başlar. Ev halkı tarafından merakla beklenen ve geri dönmeyen bu genç adam bir gün kardeşleri tarafından kadınla beraber bulunur. Küçük kardeşin kadına saldırması sonucu kadın bir turnaya dönüşür ve kaybolur. Burada turna aşkın ve arzunun simgesidir.

Yine hem Çin hem de Japon kültüründe karşılığı olan bir efsaneye göre; bir adam bir gün yaralı bir turnanın yarasını sarar ve evine döner. Bir müddet sonra çok güzel genç bir kadın adamın evine gelir ve karı-koca hayatı sürmeye başlarlar. Kadın çok yeteneklidir ve nakışlı kumaşlar dokuyarak kocasını zengin eder. Fakat gün be gün zayıflamaya ve güzelliğini kaybetmeye başlar. Adam kapalı bir odada nasıl kumaş dokuduğunu bilmediği sevgilisini gizlice seyretmeye karar verir. Bir gün gördükleri, adamı hayrete düşürür, kadın bir turnadır ve her gece tüylerini bir, bir kopararak onlarla kumaş işlemektedir. Efsanenin sonuna göre kadın kocasının, kendisinin gerçeğini fark ettiğini anladığı an uçarak kaybolur, gider. Burada turna kuşu, yapılan iyiliğe karşılık veren, fedakar anlamını taşır.
Uzakdoğu halklarına göre turna en çok yaşayan hayvanlardan biridir bin yıl yaşadığına ve etinden yemenin ve kanından içmenin ömür uzattığına inanılır.
Yine benzeri efsaneler doğrultusunda, pirinç tarlalarının üzerinde görülen turna, o yıl bol pirinç alınacağının ifadesidir. Kısaca turna şans ve uzun ömür simgesidir.
Japonya’da kendisi gibi atom bombasından etkilenen yaşlı bir nineye arkadaşlık eden bir kız çocuğuna (Sadako Sasaki ) nine şöyle söyler: eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor.
Japonya’ya atom bombası atıldığında 2 yaşında olan bu kız, etkisinde kaldığı radyasyon nedeniyle 12 yaşında kansere yakalanır.
Savaşta öksüz ve yetim kalan zavallı çocuk hastaneye yatırılır. Durumu umutsuzdur. Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın her an ölümünü beklerken o, içindeki yaşam sevinciyle cıvıl cıvıldı.
Koridorlarda koşuyor, oynuyor ve öteki hastalara yardım ediyordu.Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadındı.

Küçük Japon kızı,ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmaz. Kadın ölmeden hemen önce küçük kıza bir öğüt verir. “ Benim için çok geç ama sana yararını göreceğin bir öneride bulunacağım der. Bizim inanışımıza göre, eğer bir kişi kağıttan bin tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım ama sen yapabilirsin ve kurtulursun. Bu öğüt, yaşlı kadının son sözleri olur. Bunları söyledikten kısa bir süre sonra yaşama veda eder. Küçük Japon kız, yaşlı kadının ölümüne çok üzülür.
Onun son öğüdünü tutma isteği ile yaşam sevincini bir araya getirir, kağıtları katlayarak biçimler oluşturmak ve adına – Origami - denilen geleneksel Japon sanatını uygulayarak kağıttan turna kuşları yapmaya başlar. Neşe içinde çalıştığından kağıt kuşları başlarda çok hızlı yapar. Bin tane turna kuşu yapması işten bile değildir.

Fakat sağlığı, her geçen gün hızla bozuluyor ve her gün yaptığı turna kuşlarının sayısı da giderek azalıyordu. Küçük Japon kızın tüm gücüyle kağıttan turna kuşları yapmaya çalışmasının öyküsü önce yerel basında, sonra da uluslararası basında yer alır.
Bir süre sonra binlerce kişi, dünyanın dört bir yanından kıza, yüzlerce, binlerce kağıt turna kuşu göndermeye başlar. Kendisine gönderilen kuşlarla ilgili haberler basında çıktığında küçük Japon kız, elini güçlükle hareket ettirebiliyor, 637’inci turna kuşunu yaparken, yaşamının son saatlerini yaşıyordu.
Kuşu bitirdikten sonra gözleri kapanırken, hemşireler ve hastabakıcılar, dünyanın dört köşesinden gönderilen yüzlerce kağıt kuşla odasına girerler.
Fakat küçük Japon kız bu kuşları göremez. Hemşireler odaya girdiklerinde o, yüzünde donmuş bir gülümsemeyle yatağında cansız yatıyordur.
Postacılar aylarca kağıttan turna kuşu taşırlar hastaneye. Sayısı milyonlara ulaşan kağıt turna kuşları şimdi, yeryüzündeki tüm kişilerin destek ve yardım duygularının onurlu bir simgesi olarak, Japonya’da bir müzede sergileniyor." ( 2 )
Küçük kızın ömrü buna yetmez ama arkadaşları Hiroşima'da Sadako Sasaki adına elinde bir turna kuşu bulunduran heykelini dikmişlerdir. Japon kültüründe bunun gibi birçok hikaye anlatılır. Turna yaşamın, barışın, mutluluğun, güzelliğin, şans ve bereketin sembolü olarak hikayelendirilir.

Yine Japon kültüründe; hastalık sahibi bir insan, kağıttan bin adet turna kuşu yaparsa sağlığına kavuştuğuna inanılır
.
Avcı tarafından eşi vurulursa, geride kalan eş intihar eder.
Bu sebeple turna kuşunun varlığına çok saygı gösterilir
.
Anadolu Aleviliğinde Turna simgeselliği
Türk kültüründe bilindiği üzere, turnalar kuşları  şans, refah ve umut kuşlarıdır. Efsanelere göre hep hayat kurtaran, yardım eden, umut dağıtan kuşlardır.
Halk inanç ve mitolojisinde; turna kuşu tek eşli ve gururları için yaşayan hayvanlardır. Eşlerini kaybettikleri vakit bir daha topluluklara karışmazlar.

Türkçe de turna ile ilgili atasözü, deyim ve birleşik fiiller

- Turnayı gözünden vurmak.  
-
Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir.
Birleşik sözler

Turna ayağı
Turna balığı
Turna gagası
Turna geçidi
Turna gözü
Turna katarı
Turna kırı
Telli turna

Alevi inancında Hoca Ahmet Yesevi’nin dinsel simgeselliği Turna ile özdeşleştirilmiştir.
Türkülerimizde adı sıkça geçen turna kuşunun her türküde farklı bir anlam bütünlüğü içinde kullanıldığını görüyoruz. göç eden kuşlar olduklarından sevgiliye hasret duyguları bu kuş aracılığıyla ifade edilir.
***
 “ Allı turnam bizim ele varırsan,
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle…” (3)

***
Turnalar tek eşli olduğundan sevdiklerinin turna gibi olmasını isteyen türkü mısralarına da rastlıyoruz.
***
“ Turnalar sevdiğim ol,
Sen benimsin bahar gözlüm,
Yarınlar da ikimizin, yürüyoruz…”

***

“ Yeşil başlı telli turnam,
Şimdi buradan uçtu gitti…”

***
 
“ Gitme turnam bizim elden
Dön gel Allah’ın seversen
Ayrılık ölümden beter
Dön gel Allah’ın seversen
 
Gitme turnam vuracaklar
Kanadını kıracaklar
Seni yarsiz koyacaklar
 
İkrar verdim dönülür mü?
Kalbi hain görülür mü?
Yarsiz devran sürülür mü?
Dön gel Allah’ın seversen “
***
“Allı turnam selam götür,
Sevdiğimin diyarına.
Üzülmesin ağlamasın .
Belki dönerim yarına.
---
Hasret kimseye kalmasın,
Sevdalılar ayrılmasın,
Ben yandım eller yanmasın.
Sevdalının, aşkın, narına, canıma…”( 4 )
***
Özellikle alevi kültüründe önemli bir simge olan turnanın sesini Hz. Ali’den aldığı söylenir. Hatta turnanın uçuşunu andıran turna semahı da vardır. Alevi kültüründen beslenmiş türkülerde, nefeslerde, deyişlerde turna kuşuna yer verilmiştir.
***
“ Aman turnam aman, aman Ali misin sen?
Yoksa hünkar Hacı Bektaş-ı Veli misin sen?
Ali sevilmez mi hey, hey deli misin sen?
Bir çift turna gördüm Kabe yolunda
Seversen Mevla’yı kalma yollarda
Bizi bekleyen var Kabe yolunda
Muhammed’e doğru uçun turnalar…”
***
Turna semahı – I -
“ Gitme turnam gitme, nerden gelirsen?
Sen nazlı canana benzesin turnam
Her bakışta beni, mecnun edersin
Tabibe lokmana benzesin turnam
Has neni, nenni, dost neni, nenni
Pir abdal sultan'a benzesin turnam
Yürü turnam yürü canana yürü

Havayı hey deli gönül havayı
Bir kız katarlamış da atı, deveyi
Ay doğmandan şavkı tuttu
Yürüyelim, yürüyelim bundan sonra dost neni,
Heey dost, heey dost

Yedi kardeş idik biz bu ovada
Kimi saz çalardı kimi dönende
Bakmaz mısın gözlerimin yaşına?
Bakmaz mısın mezarımın taşına?
Heey dost, heey dost

Eğlen dur, eğlen dur, sarı/telli turnam eğlen dur
Sallan dur, sallan dur, sarı/telli turnam sallan dur.” (5)
***
Turna semahı – II -
“ Yine dertli, dertli iniliyorsun
Sarı durnam sinem yaralandı mı
Hiç el değmeden de iniliyorsun
Sarı durnam sinem yaralandı mı
Yoksa ciğerlerin parelendi mi?

Yoksa sana ya, düzen mi düzdüler
Perdelerin tel, tel edip üzdüler
Tellerini sırmadan mı süzdüler
Allı da durnam, telli de durnam
Sinem de yarelendimi?
Yoksa ciğerlerin parelendi mi?

Havayı ey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı dutmuş ovayı
Türkmen kızı kater etmiş mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Haay hay çekip gider bir gözleri sürmeli
Haay hay çekip gider bir gözleri sürmeli

Kuru kütük yanmayınca tüter mi?
Ak gerdanda çifte benler biter mi?
Vakit gelmeyince bülbül öter mi?
Ötüp gider bir gözleri sürmeli

Dere kenarında yerler hurmayı
Kılavuz ederler telli durnayı
Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli
Karacoğlan der ki geçti ne fayda
Bir vefa kalmadı ok ile yayda “

Turna kuşunun buraya yazamadığım başka birçok folklorik yansıması daha bulunmaktadır.
Murat Şahin       2009

Kaynakça

1-    Nilgün Özbaşaran DEDE, Uygarlığın temeli din ile mi atıldı? Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknoloji dergisi, sayı; 1156
2-        Alıntı
3-        Hakkı Keskin – Kırşehir
4-        Musa Eroğlu – Mersin
5-        Anonim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...