Seyidd İmadettin Nesimi


Seyyid İmadeddin Nesimî
 “Sırr-ı selhinden Nesimi'ye sual ettim dedi:
Reh-neverd-i kabe-i ışkız, budur ihramımız.”
Meali:
”Nesimi'ye derisinin yüzülmesindeki sırrı sordum;
Aşk Kâbe’sinin yolcularıyız, budur ihramımız, dedi.”
Son nefesinde söylediği anlatılan beyittir.
İmadeddin Nesimî (d. 1370 ? - ö. 1417-18, Halep), daha çok Seyyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14.-yy Hurufi Türk şairi. Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir.

Yaşamı

Doğum tarihinin 1369-1370 yılları arasında olduğu[ idamının da 1418 veya 1419 yılında olduğu tahmin edilmektedir Türkçe ve Farsça divanları yazmıştır. Şiirleri dönemin birçok şairini etkilemiştir. Şiirlerinde Hallac-ı Mansur'u andıran ifadeler kullanmasıyla idarecilerin tepkilerini üzerine çok çekmiştir.
Nesimî'nin yaşadığı dönemde Astarabatlı Fazlullah Naimi'nin (1339-1401) kurucusu olduğu Hurufilik hareketi geniş ölçüde yaygınlaşmıştı. Nesimî Naimi'den öğrendiği Hurufiliği kabul etmiş ve bu tarikat uğrunda mücadele etmiştir.
Kendisinin de Hacı Bektaş-ı Veli'de]n etkilendiği ileri sürülmektedir. Çeşitli nazireler yazmıştır. Şiirleri Anadolu, Azerbaycan ve İran'da yaygındır. Esterabadlı Fazlullah'ın yaymaya çalıştığı Hurufiliği benimsedi. Bu mezhebin önde gelen savunucuları arasında yer aldı. Ülkenin çeşitli yerlerinde dolaşarak şiirleriyle yaymaya çalıştı. Bu, yöneticileri rahatsız etti.
Diğer Hurufilere olduğu gibi Nesimî de takip edilmiş ve Mısır Çerkez kölemenleri hükûmdarı El-Müeyyed Şeyh'in emriyle 1417 de Emir Yeşbeğ tarafından Şam'da derisi yüzülerek Halep’de öldürüldü. Cesedi bir hafta halka gösterildi. Ayrıca öldürüldükten sonra Halep’te derisini omzuna alıp 7 ayrı kapıdan aynı anda çıktığı söylenmektedir.
Aslında Nesimi’yi Halep de değil,  Hurufiliğin merkezi Bakü’de öldürmek isterler.

Sahip çıkanlar

Alevilik

Alevilik ve bölge Şiiliğinde Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir. Toplumda genellikle Kul Nesimî ( “ Gah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi, Gah inerim yer yüzüne seyreyler alem beni…” nefesinin ozanıdır) adlı Alevi ozanla karıştırılır.]
Halbuki tamamıyla farklı yerlerde yaşamış farklı insanlardır. Kul Nesimî şiirlerini saf Anadolu Türkçesiyle yazarken Azerbaycanlı Nesimî'nin şiirlerinde bolca Arapça ve Farsça kelimeler bulunur.

Azerbaycan Cumhuriyeti

Azerbaycan Cumhuriyeti devletinde Azerbaycan Türkçesi ile uğraşan en yüksek akademik kurum olan dilcilik enstitüsüne (Azərbaycan Nəsimi Dilçilik İnstitutu) ismi verilmiştir. Nesimî Dilcilik Enstitüsü, Türkiye'de kurulu bulunan TDK karşılığı bir işlev yürütmektedir. Bakü'nün merkezi meydanlarının birinde de Nesimî heykeli vardır. Ayrıca Baküde "Nəsimi" metro istasyonu da vardır.
Seyyid Nesimi’den br kaç nefes;
I.
“Mansur gibi benden eğer çıhdı; Ene’l Hak, Ey hace itab eyleme uş darumı buldum.”
“Faş eyledüm cihana Ene’l Hak rümüzını, Doğru haberdür, anın içün dara düşmüşem.”
“Gel Enel Hak sırrını meyhanede meyden işit, Ey düşen inkara niçün münkiri meyhanesen?”
“Ger Enel Hak söylemekten dara asılsam ne gam? Bunca Mansur’ın asılmış başı ber-dar uşta gör.”
“Zikrüm Ene’l Hak’dür benüm, doğru sözüm hakdür benüm, Dareyn içinde gayrühü hem leyse fiddar olmuşam
II.
 Ne zaman ki, kahpe felek, cahili ve haddini bilmezi sever oldu; artık şüphesiz, faziletin müşterisi bulunmaz.
Fırsatçı hırsız, bütün gerekli şeyleri götürse yeridir.
Çünkü yola koyulan kafilede bir kişi bile uyanık değildir.
 Halkın işi çığırından çıktı. Gönül yıkıcılar çoğaldı.
Yaralı bir gönülü tamir edecek bir mimar bile bulunmaz.
Var git derde katlan ve eziyetlere karşı sabırlı ol.
Çünkü gönlün dileğinin azı da, çoğu da bulunmaz.
 İki yüzlülük ve hilekarlık işte aldı yürüdü. Fazileti müşterisiz bıraktı. İlim sahiplerine parlak bir pazar kalmadı.
 Ey Nesîmî, sen sırrını bu ayak takımına açma.
Çünkü bugün dünyada sırdaş bir insan bile bulunmaz.”
III.
“ Ey kendinden habersiz, gel Hakk'ı tanı, zira o sendedir. Vücudun şehrine girip seyret.
Onun sende olduğunu görürsün.  Zanna kapılıp nerdedir diye şaşkın, şaşkın gezersin.
Boşuna her yeri gezip durma. Çünkü canın mekanı sendedir.
 Ben Hakk'm senden ayrı olduğunu nasıl söyleyebilirim?
Çünkü Hakk'm nizamının sende olduğunu gözümle görmüşüm.
İlahî bir bülbül isen başka bir gül bahçesi arama.
Ruhulemîn'in (Cebrail'in) gül bahçesi sendedir, seyre çık.”
IV.
Şimdi Seyyid Nesimi’nin bir başyapıtını, orijinal dil, sadeleştirilmiş şekli ve şerhi( açıklamasıyla) sunuyorum.
SIĞMAZAM
“Mende sığar iki cahân, men bu cahâna sığmazam,
Gövher-i lâmekan menem, kövn ü mekâna sığmazam.

Erşle ferş ü kâf u nun mende bulundu cümle çün,
Kes sözünü vü ebsem ol, şerh ü beyâne sığmazam.

Kövn ü mekandır âyetim zâti durur bidayetim,
Sen bu nişanla bil meni, bil ki, nîşâne sığmazam.
Kimse güman ü zenn ile olmadı Heg ile biliş,
Hegki bilen bilir ki, men zenn ü gümâne sığmazam.

Surete bak u me’nini suret içinde tanı kim,
Cism ile can menem, velî cism ile câne sığmazam.
Hem sedefem, hem inciyem, Heşr ü Sîrat esenciyem,
Bunca kumaş u reht ile men bu dükkâne sığmazam.
Genc-i nihan menem men uş, eyn-i eyan menem, men uş,
Gövher-i kan menem, men uş, behre ve kâne sığmazam.
Gerçi mühît-i e’zemem, adım âdemdir, âdemem,
Dar ile künfekan menem, men bu mekâne sığmazam.
Cân ile hem cahan menem, dehr ile hem zaman menem,
Gör bu letîfeyi ki, men dehr ü zamane sığmazam.
Encüm ile felek menem, vehy ile hem melek menem,
Çek dilinü ve ebsem ol, men bu lisâne sığmazam.
Zerre menem, güneş menem, car ile penç ü şeş menem.
Sureti gör beyân ile, çünki beyâne sığmazam.

Zat ileyem sıfat ile, kedr ileyem berat ile,
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam.
Nâra yanan şecer menem, çarha çıkar hecer menem,
Gör bu odun zebânesin, men bu zebâne sığmazam.
Şehd ü hem şeker menem, şems ü hem kamer menem,
Rûh-i revân bağışlaram rûh-ı revâna sığmazam

[Tîr menem kemân menem, pîr menem civân menem,
Devlet-i câvidan menem îne vü âna sığmazam.
Yer ü gökü düzen menem geri dönüp bozan menem,
Cümle yazı yazan menem ben bu dîvâna sığmazam
.]
Gerçi bu gün Nesîmiyem, Hâşimîyem, Kureyşiyem,
Bundan uludur âyetim, âyet ü şâne sığmazam.”
Seyyid Nesimî
“Sadeleştirilmiş Metin”
Ben Bu Cihana Sığmazam (Nesimi)
Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam,
‘Cevher-i lâmekan’ benem, ‘kevni mekâna’ sığmazam.
‘Arş ile ferş’ ‘kâf ile nun’ bende bulundu cümle çün,
Kes sözünü ve sessiz ol, şerh ve beyâna sığmazam.
Kevni mekândır âyetim, zâti durur bidayetim,
Sen bu nişanla bil beni, bil ki nişana sığmazam.
Kimse vehim ve zan ile olmadı Hakk ile biliş,
Hakkı bilen bilir ki ben zan ile vehme sığmazam.
Surete bak ve mânâyı suret içinde tanı ki,
Cism ile can benem velî, cism ile câna sığmazam.
Hem sedefim hem inciyim, Haşır ve Sırat esenciyim,
Bunca kumaş ve raht ile ben bu dükkâna sığmazam.
Gizli hazine benem ben iş, aynı ayan benem ben iş,
Cevher-i yer benem ben iş, denize ve yere sığmazam.
Gerçi Muhit ve Azimim, adım âdemdir âdemim,
Dar ile ‘künfekan’ benem, ben bu mekâna sığmazam.
Can ile hem cihan benem, dehr ile hem zaman benem,
Gör bu latîfeyi ki, ben dehre ve zamana sığmazam.
Yıldızlar ve felek benem, vahy ile hem melek benem,
Çek dilini ve sessiz ol, ben bu lisana sığmazam.
Zerre benem, güneş benem, car ile penç ve şeş benem.
Sureti gör beyan ile, çünkü beyana sığmazam.
Zat ileyim sıfat ile, Kadr ileyim Berât ile,
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam.
Nâra yanan şecer benem, çarha çıkar hacer benem,
Gör bu ateşin zebânisin, ben bu zebâne sığmazam.
Bal ile hem şeker benem, şems ile hem kamer benem,
Rûh-i revân bağışlarım, rûh-i revana sığmazam.
Gerçi bu gün Nesîmiyim, Hâşimîyim, Kureyşiyim,
Bundan uludur âyetim, âyet ve şâna sığmazam.”

Seyyid Nesimî
“Orijinal metin ve açıklaması”
Mende sığar iki cahan, men bu cahâna sığmazam,
Gövher-i lâmekan menem, kövn ü mekâna sığmazam.
(İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekandışı olma cevheri benim, ancak yine de varlığa ve mekana sığmam.)
Erşle ferş ü kâf u nun mende bulundu cümle çün,
Kes sözünü vü ebsem ol, şerh ü beyâne sığmazam.
(Yeryüzü ile gökyüzü ve “kâf” ile “nun”*gibi bütün her şey bende bulunduğu için, ey bana akıl vermeye kalkışan kişi sesini kes. Çünkü ben, sözlere ve açıklamalara sığmam.
* “Kaf” ve “nun” harfleri Allah’ın “Kün” yani “Var ol” emrini ve bütün varlığı işaret etmektedir.)
Kövn ü mekandır âyetim zâti durur bidayetim,
Sen bu nişanla bil meni, bil ki, nîşâne sığmazam.
(Bütün varlıklar ve mekan benim delilimdir. Başlangıcım varlık sahibi olan Zat’la başlar. Sen beni bu işaretle tanı, ama ben bu işarete de sığmam.)
Kimse güman ü zenn ile olmadı Heqq ile biliş,
Heqqi bilen bilir ki, men zenn ü gümâne sığmazam.
(Hiç kimse zanla, kuşkuyla Hakk’ı bilenlerden olmadı. Hakk’ı bilen, benim zanna, kuşkuya sığmayacağımı da bilir.)
Surete bax u me’nini suret içinde tanı kim,
Cism ile can menem, velî cism ile câne sığmazam.
(Dış görünüşe bakıp bu dış görünüş içinde ger-çek manayı, iç görünüşü tanı. Çünkü beden de, ruh da benim. Ancak ben ruha da, bedene de sığmam.)
Hem sedefem, hem inciyem, Heşr ü Sîrat esenciyem,
Bunca qumaş u rext ile men bu dükkâne sığmazam.
(Hem inci, yani iç; hem de inci kabuğu, yani dışım. Haşir, yani öldükten sonra ruhların dirileceği meydanın ve Sırat’ın, yani Cennet veya Cehenneme gidecek yolun başına buyruk kişisi benim. Bunca kumaş ve binek takımıyla ben bu dükkâna sığmam.)
Genc-i nihan menem men uş, eyn-i eyan menem, men uş,
Gövher-i kan menem, men uş, behre ve kâne sığmazam.
(İşte gizli hazine benim. Görünenin aynısı işte benim. Bu hazine kaynağının incisi de işte benim. Ancak ben ne inci çıkan denize, ne de sustası çıkan kaynağa sığarım. )
Gerçi mühît-i e’zemem, adım âdemdir, âdemem,
Dar ile künfekan menem, men bu mekâne sığmazam.
(Gerçi her tarafı kaplayan ulu varlık benim, ancak bana insan adı verdikleri için görünüşte insanım. Yapı da, “ol” denilince olan da benim. Ancak ben bu mekana da sığmam.)
Cân ile hem cahan menem, dehr ile hem zaman menem,
Gör bu letîfeyi ki, men dehr ü zamane sığmazam.
(Ruhla aynı cihanı paylaşan, âlemle aynı zamanı yaşayan benim. Ancak şu komik duruma bak ki, ben ne bu âleme, ne de bu zamana sığarım.)
Encüm ile felek menem, vehy ile hem melek menem,
Çek dilinü ve ebsem ol, men bu lisâne sığmazam.

(Yıldızlarla felek benim. Vahiy de, onu getiren melek de benim. Ey benim hakkımda konuşan kişi! Dilini tut ve konuşma, çünkü ben senin diline de sığmam.)
Zerre menem, güneş menem, çar ile penc ü şeş menem.
Sureti gör beyân ile, çünki beyâne sığmazam.
(En küçük varlık da, güneş de benim. Dört (dört unsur: toprak, su, rüzgâr, ateş), beş (beş duyu) ile altı (altı yön: sağ, sol, ön, arka, üst, alt) da benim. Sözle anlatılan görünüşe bak, ancak ben anlatmaya da sığmam.)
Zat ileyem sifat ile, qedr ileyem berat ile,
Gülşekerem nebat ile beste dehâne sığmazam.

(Sıfat ve Zât ile birlikteyim. Kadir ve Berat gecesi ile beraberim. Şeker kamışıyla birlikte gül tatlısıyım. Bu yüzden kapalı ağızlara da sığmam.)
Nâr menem, şecer menem, erse çıxan hecer menem,
Gör bu odun zebânesin, men bu zebâne sığmazam.
(Ateş (Tur Dağı’nda Hz.Musa’nm gördüğü ateş) ile ağaç (Hz.Meryem’in hamileyken tutunduğu ağaç) benim. Göğün son katma çıkan taş da benim. Bu ateşin zebanisini, yani cehennem meleğini gör. Çünkü ben bu dile de sığmam.)
Şems menem, qemer menem, şehd menem, şeker menem,
Rûh-i revân bağışlaram, rûh-i revana sığmazam.

(Güneş benim, ay benim, bal benim, şeker benim. Herkese akıcı bir ruh bağışlarım, ancak kendim bu akıcı ruha sığmam.)
Gerçi bu gün Nesîmiyem, Hâşimîyem, Qureyşiyem,
Bundan uludur âyetim, âyet ü şâne sığmazam.
(Her ne kadar bugün Nesîmî diye anılmaktaysam da Haşimî sülalesinin Kureyşî boyundanım. Bunun için delilim uludur, fakat bu yüzden şana ve delile sığmam.)
- Seyyid İmadeddin Nesimi -

* NOT:
X; gırtlak H’si,
Q; ya da q gırtlak G’si olarak okunur.
Türkiye Türkçesinde/alfabesinde olmayan bu harfler Türkiye dışındaki birçok Türk dilinde gerekli olduğu için kullanılmaktadır.

Kaynakça;

1)    Fatih Usluer, "Nesîmî Şiirlerinin Şerhlerinde Yapılan Yanlışlıklar," Turkish Studies, International Periodical for the Languages, Litterature and History of Turkish or Turkic, Volume 4/2,Winter, 2009, http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi15/44usluerfatih.pdf, ss. 1072-1091
2)    Hanif, N. (2002). Biographical encyclopaedia of Sufis (İngiliz dilinde), 360, New Delhi, India: Sarup & Sons Publishers
3)    Burrill, Kathleen R. F. (1973). The quatrains of Nesimî, fourteenth-century Turkic Hurufi (İngiliz dilinde), 46, Mouton. “Generally he is accounted an Azeri Turkic rather than an Ottoman poet
4)    Nesīmī, Seyyid Imād al-Dīn" (İngilizce). Encyclopaedia of Islam. Brill Online (2008).
5)    Seyid Imadeddin Nesimi" (İngilizce). Encyclopedia Britannica (2008).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...