DEĞİŞİM
“Değişime
hazırsan huzursuzluğa, kavgaya, farklılığa, mücadeleye, kaybetmeye hazır olman
gerekir. Bunları yapmaya gücün yoksa değişimden bahsetme!”
Küreselleşme, değişim, rekabet ve bilgi toplumu.
‘Bilgi Çağı’ olarak nitelenen yirmi birinci
yüzyılı en iyi anlatan dört anahtar kavram: Bunlar bireylerden
organizasyonlara, devletlerden uluslar üstü aktörlere kadar geleceğimizi
şekillendirecek temel unsurları oluşturmaktadır.
“Değişim”, yaşam biçimlerinde
oluşan yenilikler ile birey-kurumlar arasındaki tüm ilişkilerde gelişmekte olan
yeni etkileşim anlayışları olarak karşımıza çıkmaktadır. Son derece hızlı
yaşanan bu değişim olgusunun farkında olmayan yönetimler; atıl, edilgen,
bağnaz, üretkenlikten uzak, kaynaklarını yararlı kullanamayan nitelikleri ve
gelenekçi yapılarıyla bu sürecin dışında kalmaya mahkumdurlar
Değişim
kaçınılmaz bir gerçekliktir. Değişime direnmek akıntıya kürek çekmektir. Çünkü
değişmeyen tek şey değişimdir.
Romancı
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi, ”Değişerek devam etmek, devam ederek değişmektir.”
Burada
can alıcı soru; değişirken devam ettirilecek olanlar nelerdir?
Dünden
bugüne kalanlar nelerdir, yarına kalanlar neler olacaktır?
TANIMLAR:
Değişim hem insanlar, hem
örgütler ve hem de toplumların yaşamlarında karşılaştıkları kaçınılmaz bir olgu
olup, planlı ve plansız olarak bir sistemin, bir sürecin veya bir ortamın bir
durumdan başka bir duruma geçirilmesidir.
Değişim olumlu olabileceği
gibi olumsuzda olabilmektedir.
- Olumlu değişme, gelişme
sürecinde ilke, yöntem ve süreçlerde daha etkin duruma gelmeyi ifade ederken,
- Olumsuz değişme ise
gelişmenin kontrol edilemediği durumları yada hiçbir müdahale olmaksızın bir
durumun aslından uzaklaşması olarak ortaya çıkarak, dağılmaya ve etkinliğin
azalmasına neden olan değişmedir.
Değişim bir yandan
sorunlara çözüm getirirken, diğer yandan yeni sorunların ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Bu sorunlardan birisi de değişime karşı oluşan dirençtir.
Aralarında
hiç azımsanmayacak farklar olmasına rağmen, aşağıdaki kavramların bazıları
maalesef hiç ayırt etmeden kullanılmaktadır.
Devrim: Temelli ve bir anda meydan gelen değişimdir.
Evrim: Yavaş, yavaş kendiliğinden değişim halidir.
Değişim: Değişme durumudur.
Yenileşmek: Yenilik kazanmak, yeniliğe uymaktır.
Başkalaşmak: Başka türlü olmak, yabancılaşmaktır
Farklılaşma: Temelde aynı unsurları ortaya çıkartıp bir iki detayı süsleyerek sunmaktır.
Dönüşüm: Başka
bir duruma geçme eylemidir,
Planlı Değişme
‘Örgütsel
değişme" ve özellikle ‘planlı
örgütsel değişme’ kavramlarının
sıkça ‘yenileşme’ kavramında
belirtilen istenilen, kasıtlı, planlı yapılan değişmeler anlamında kullanıldığı
görülmektedir. "Planlı değişme" bir değişme ajanının özel çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Planlı değişme, birinin gerçek durum ve istenen arasındaki farkı gösteren performans açığı algısına doğrudan tepkisinin bir sonucudur. Performans açıkları aynı zamanda çözülmesi gerekli sorunları ya da keşfedilmesi gereken fırsatları yansıtırlar.
Değişme örgütlerde her zaman yöneticinin denetiminde gerçekleşmemektedir. Planlanmamış değişmeler kendiliğinden şans eseri, yaratıcılık ve yenileşmenin bir parçası olarak veya bir değişme talebinin etkisi olmadan ortaya çıkar. Bunlar arasında, örgütü fiziksel olarak tahrip eden bir grevin fabrikanın kapanmasına yol açması veya kişiler arası çatışmaların bölümler arası ilişkilere rehberlik edecek kurallar oluşturması gibi durumlar sayılabilir.
Nietzsche'nin
deyimiyle "Derisini değiştirmeyen yılan ölür."
İyi ama değişim
sonucunda bir fayda sağlayacağımızı kim bize garanti edebilir ki! Hem
geçmişteki tecrübelerimiz bize değişimin toplumda yeni değişikliklere ihtiyaç gösterdiğini,
reform adı altında yapılanların deformasyonlara yol açtığını öğretmemiş midir?
O halde değişime körü körüne inanmak değil,
gerçekten bize yarar sağlayacak planlı değişimleri gerçekleştirmek daha
yararlıdır.
DEĞİŞİM SİSTEMATİĞİ:
Her
değişim yararlı mıdır?
Eğer
değişim planlı ve sistematik olarak yapılmaz, bu değişim uzman olmayan
kişilerin elinde zamanın akışına bırakılır veya değişim adına plansız, günü
kurtarmak adına bir şeyler yapılırsa bu çabaların sonucunda çıkan sonuç zaten
istenilen sonuç olmaz ve bu da değişim değildir.
Aşağıdaki
sorulara olumlu veya olumsuz bir şekilde cevap verebilirseniz, aldığınız
cevaplar değişime hazır olmanızın ölçüsünü ortaya koyar.
1-
Sorun nedir, çözümü sadece
sunulan değişiklik midir?
2-
Bu değişimin size, içinde
bulunduğunuz topluluğa ve ülkeye zararı/yararı nedir?
3-
Bu değişim gerekli midir?
4-
Değişim yapılmasa ne olur?
5-
Bu değişim kimin için
yapılıyor?
6-
Bu değişim ertelense ne
olur veya hiç yapılmazsa ne olur?
7-
Bu değişimin maliyeti
nedir bunu kimler, nasıl ve ne zaman karşılayacaktır?
8-
Değişim kimin tarafından
yapılacak?
Bu
soruları ne kadar çoğaltıp, gerçekçi çözümü analiz ederek ortaya koyarsanız o
derece değişimi teşhis etmiş olursunuz. Özetle; gazetecilikteki - 5 N,1 K - sorularına
verilen cevaplar o örgütteki değişim isteğinin ve gerekliliğin göstergesidir.
1. Vizyon; bilgi,
2. Misyon; istek ve kararlılık,
3. Strateji; plan,
4. Aksiyon; uygulama,
VİZYON"Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak yaşam koşuludur. Bu yolda duraklayanlar ya da bu yolda ileri değil, geriye bakma cahilliğinde ve aymazlığında bulunanlar genel uygarlığın coşkulu selinde boğulmaya mahkumdurlar."
Mustafa Kemal Atatürk
MİSYON"Dünyayı anlama ve reform isteği ilerlemenin iki büyük motorudur."
- Bertrand Russell -
STRATEJİ
"Stratejik etkenlerin çoğunu kendi safında bulunduran kimse daha savaşa girmeden karargahta kazanmış; bunların azını elinde tutan kimse daha savaşa girmeden yenilmiş sayılır."
"Stratejin derin ve uzağı gören cinsten ise daha savaşmadan sen kazanırsın. Stratejik düşüncen sığ ve kısa erimli ise, daha savaşmadan sen kaybedersin. Stratejisi olmayanlar yenilmeye mahkumdurlar."
- Sun Tzu -
AKSİYON
"Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlamak zorundadır."
- Lao Tzu -
DEĞİŞİM RADİKAL Mİ OLMALI?
Değişim radikal mi
olmalı, yoksa yavaş ve ılımlı bir şekilde mi uygulanmalıdır?
Montaigne, radikal değişimin tehlikelerine
işaret ederken, ünlü Çinli savaşçı ve stratejist Sun Tzu radikal değişimin
önemine değinmektedir.
Peki, hangi yaklaşımı
benimsemeliyiz?
Radikal değişimi mi,
yoksal ılımlı ve tedrici değişimi mi?
Değişimin ne hızda uygulanacağı
toplumsal irade ve bilinçlenme ile yakından ilintilidir. Değişimin başarısı
için, reform ve barışa dayalı demokratik devrim isteklerinin kendiliğinden
oluşması ve halk tarafından kabulü önem taşımaktadır. Siyasal ve toplumsal
kültürü dikkate almaksızın tepeden inme reform ve değişim planları yapılamaz ve
yapılmamalıdır." Dünyanın birden düzeleceği yoktur; ama insan kendini sıkan şey karşısında o kadar sabırsızdır ki, her ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak ister. Binlerce örnek de gösteriyor ki dünya böyle çabuk iyileşme aramaktan hep zarar görür."
- Michel De Montagne -
"Başarılı bir hareket başına vurulduğunda kuyruğu ile kuyruğuna vurulduğunda başı ile orta kısmına vurulduğunda hem başı, hem kuyruğu ile hareket eden hızlı bir yılan gibi olmalıdır."
-
Sun Tzu –
TUTUTCULUK
ve DEĞİŞİM:
Muhafazakârlık
mevcut kurulu düzenin muhafazasından yanadır. Açık toplum düzeni, uzun bir
evrimin sonucunda oluşmuş kuralların ve kurumların ve tecrübenin önemini inkâr
etmez ve bunlara değer verir, ancak klasik muhafazakârlığa karşıdır ve değişime
daha sıcak bakar. Tecrübe, gelenek ve görenekler, şüphesiz çok önemlidir, ama
çoğu zaman, yenilikler hesaba katılarak değerlendirme yapılmalıdır.
Temel
amaç ve ilkelerde sabit kalmanın yanı sıra, yöntemlerde değişime açık olma
eylemi tutuculuk değildir.
Örgüt
yapısının ve işleyişinin tüm kurallarını zaman içinde oluşan ihtiyaçlara göre
değiştirmekte direnmek tutuculuktur.
Özgür
toplum reformun önemine ve gereğine inanmakla birlikte, tüm bu
reformların toplumsal yapıda ve kurumlarda deformasyona yol açabileceği
tehlikesini de göz ardı etmemelidir. Reform gereklidir ve kaçınılmazdır. Ancak
uzlaşmaya ve hoşgörüye dayalı olmayan bir reform başarılı olamaz.
Değişim, reform
ve barışa dayalı demokratik devrim isteklerinin oluşması ve halk
tarafından benimsenmesi gereklidir. Siyasal ve toplumsal kültürü dikkate
almaksızın tepeden inme reform ve değişim planları yapılamaz. Toplumu
değiştirmek ve reforme etmek hiç bir zaman bir grup entellektüele ya da
seçkinci kesime bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Değişim tabanın
yani halkın istekleri sonucunda gerçekleşmelidir.
Değişime
ve reforma karşı olanlar genellikle mevcut durumlarından ve konumlarından
memnun olan gruplardır. Bürokrasi; değişim ve reformu savunduğu kadar, buna
engel olan bir yapıdadır.
Özgür
toplum düzeninde, sözleşmecilik (contractarianism) ve bunun gerisinde
yatan kurucu rasyonalizm fikri savunulmakla birlikte insan aklının ve
bilgisinin sınırlı olduğu gerçeği ihmal edilmez. İnsanın bilgisi esasen
sınırlıdır.
Özgür
toplum dogmatizme karşıdır. Toplumsal yapının yeniden inşasında tabular,
dokunulmaz, karşı konulmaz ve eleştirilmez olarak görülmemelidir. Özgür
toplumda her türlü itirazın ve şüphenin üstünde tutulan ilkeler olmamalıdır.
Bireyler, tabular ve dogmalar konusunda özgür düşüncelerini açıklayarak, bu
tabuların kaldırılmasını isteyebilirler. Kutsal ve tabu olarak kabul edilen
şeyler özgürlüğe vurulan zincirlerdir.
Tüm
insanlar bir bilmezlik perdesi gerisindedirler ve bu bakımdan değişim ve
reformların mümkün olduğu ölçüde geniş bir mutabakata dayalı olarak yapılması
gerekir.
Özgür
toplum, çıkarcılığa (pragmatizme) karşıdır. Pragmatizm; felsefeye, teorik ve
ampirik çalışmalara önem vermez. Pragmatizm; bir pratik uygulama yaklaşımıdır. Pragmatizm,
fikri ve felsefi temele, bilimsel bilgiye ve ampirik çalışmalara dayanmaksızın
bir görüşün ya da moda bir akımın alınıp uygulanmaya kalkışılmasıdır. Sivil
toplum, bilgiye ve özellikle bilimsel bilgiye önem verir.
Uygarlık
karşı fikirlerin çarpışması ile gelişmiştir. Yenilikler hep karşı fikirlerle
ortaya çıkmıştır. Galileo’nin yine de - dünya dönüyor - diyerek ölüme gittiği
dünya, analitik ve şüpheci düşünce sayesinde gelişmiş ve bugünün bilişim ve
teknoloji ortamını hazırlamıştır. Fikir özgürlükleri ve demokrasilerin
oluşmasına ortam hazırlayan Fransız devriminden sonra gelişmeler daha da
hızlanmıştır. Değişimi yakalamanın en
kolay yolu farklılığı ve bu farklılığı oluşturan unsurları keşfedebilmektir.
Neyin olabileceğini görmek, neyin olamayacağını bilmekle olasıdır.
Değişim için esas olan
kimin, ne zaman ve nasıl yöneticiliğe nasıl seçileceği değil, yönetim
felsefesindeki değişim temeli ve bunun organizasyona yansıyan sonuçlarıdır.
Değişim
karşısındaki bireyin düşebileceği en zor durum; kişinin kendini bir çıkmaz
sokaktaki duvar dibine yaslanmış bir halde bir kurbanlık koyun gibi başka
seçeneği kalmadan değişimi kabul etmek zorunda kalmasıdır. İşte bu örgüt
üyeleriyle sağlıklı değişim yapılmaz, bunlar örgüt içinde işleyişi sabote etmek
için fırsatlar kollayacaktır.
Sabah
kalkıp “Haydi değişim yapalım.”
diyerek değişim yapılmaz. Farklı zaman ve etki dilimleri içinde yaşayan
insanların tamamının yapılan değişimi kabul etmesi mümkün değildir. Genel olarak gençler değişimci, yaşlılar
statükocu olur.
Osmanlıdan
Türkiye Cumhuriyetine geçiş; değişim değil, devrimdir. Temel amaç ve ilkelerde
çok büyük değişiklilik vardır. T.C. yerine İkinci cumhuriyet kurulma
çalışmalarını da değişim değildir devrimdir.
Dün
“ çok yaşa padişahım” , bugün “yaşasın
cumhuriyet” demek değişim midir?
Değişim
demokratik oylama ile yapılmış olsa bile sonuçları %100 oy birliği ile çıkmaz.
O sadece antidemokratik ülkelerde olabilir,
onlar da demokratik görüntü adı altında sonuçları %95 olumlu oy şekliyle
çıkarmaktadır.
ZAMAN KAVRAMININ DEĞİŞİME
ETKİSİ:
Zaman kavramı sadece yaşadığımız ve şu an için yaşanan zaman boyutunu değil, evrende bulunan veya bulunmuş canlı ve cansız
tüm unsurları da kapsayacak büyüklüktedir.
a) İnsanlığın ve Evrenin
İçinde bulunduğu zaman dilimi:
Milyonlarca yıl önce başlayıp, ne zaman biteceği belli olmayan bir
kozmik zaman dilimi. İnsan ömrü burada denizde bir damladır.
b) İnsan yaşam süresi:
yıllar önce 30 yaş ortalamasında şu ana kadar 70 yaş ortalamasına çıkmıştır.
Tüm
insan ömürleri bir birinin aynı değil. Aynı anda doğup, aynı anda ölen
kişilerin sayısı çok az. Biyolojik ikiziniz siz değildir. O farklı bir
insandır. O sizden mutlaka ya önce ya da sonra dünyaya gelmiştir.
İnsan;
ömrünün içindeki vücut yapısı nedeniyle de farklı aşamalar geçiririz. Bebeklik,
çocukluk, ergenlik, gençlik, olgun çağ, yaşlılık, ileri yaşlık ve ölüm.
Ölümüne
çok kısa süre kaldığını hisseden bir kişinin bir olaydaki tepkisi, hiçbir zaman
bir delikanlının tepkisi olamaz. Kozmik zaman çizelgesinde bir birine eşit
dilimde yaşayan ancak doğumları, kültürleri ve biyolojik yaşları çok farklı
milyarlarca insan vardır.
c) Organizasyon ve kurumsal
yaşam süresi: Ayni zamanda kurulmuş
bir başka organizasyonun benzeri, tıpa
tıp benzer işler yapmış, aynı bedelle aynı yararı sağlamış bir birinin benzeri
organizasyon yoktur. Türkiye’deki KIZILAY ile Almanya’daki KIZILHAÇ benzerdir
ama tıpa tıp aynı değildir. Organizasyonların da insanlar gibi ömürleri vardır.
Her organizasyon da insan gibi yaşar ve ölürler.
d) Teknolojik yaşam süresi:
Kullanılan teknoloji kullanıcıları ve kullanılan ülkeleri etkiler. Belirli bir
zaman diliminde tüm insanlar ayni teknolojiyi kullanmaya başlamadıkları için
etkileri farklıdır.
e) Siyasi anlayışların yaşam
süresi: 18.Yüzyılda İmparatorluklar revaçta iken 20.yüzyılda Cumhuriyet ve
üniter devlet kabul edilirken, şu an çok uluslu federal devlet modeli ve mikro
millet modeli devletçikler savunuluyor.
Değişim; Kozmik zaman, İnsan
yaşamı, siyasi düşünce, organizasyon yaşamı ve teknolojik yaşam süreci
arasındaki bu kadar değişkenin yarattığı çelişkiyi mümkün oldukça giderebilmek
amacıyla örgütlerin içinde yapılan çalışmasıdır. Bu düzeltme ve ince ayar işi
uzman ellerle yapılırsa başarı, tersinde
ise kaos olur.
Einstein'nın bilinen Görecelilik Teorisi;
Bilginin kendi
verdiği örnek; Garda iki tren, siz
birisinin içindesiniz.
1-
Öbür tren gitmeğe
başlar. Siz de ters yönde gittiğinizi sanırken, oysa duruyorsunuz.
2-
Sizin tren de ters
yönde hareket ederse, hızınızın çok yüksek olduğunu sanırsınız, çünkü öteki
trene baktığınız içindir.
3-
Tersine eğer, siz de
öbür trenle ayni yönde gidiyorsanız bu defa size gerçekten daha yavaş
gidiyorsunuz gibi gelir. Öbür trenle ayni hızla giderseniz eğer, işte tam o
hızda, durduğunuzu sanırsınız.
Garda iki tren, birinde
ben, birinde zaman, en hızlı nasıl geçer zamandır! Ben zamanın tersine
gidersem, en yavaş ne zaman geçer? Zamanla ayni yönde koşarsam, benim hızım
zamanın hızına erişirse, o an, zaman
durur!
Değişim
hızının nedeni bilişim teknolojisinin hızıdır. Bilgi geçmiş dönemlerde; yaşlılardan gençlere doğru gelirdi, şimdi ise
gençlerden yaşlılara doğru gidiyor. Zaman teknolojinin içine saklandı,
teknolojik değişimi yakalayan zamanı da yakalamış oluyor.
Dış
Politikada bir beşik teorisi vardır. Sallanan bir çocuk beşiğine hiç müdahale
etmezseniz zaman içinde yavaşlayarak durur. Bu beşiği aniden durdurmak
isterseniz durabilir, ancak çocuğun da fırlayarak düşme ihtimali var. Ayrıca
beşiği bir sabit noktada tutmanız da zordur. Bıraktığınızda yine salınım
başlar.
Sallanmanın
sıfır noktasında olan bir beşiği tekrar sallayabilmek için enerji gerekir.
Değişimin
temel amacı; bu beşiği sürekli salınımda tutmak ve içindeki bebeği gerektiğinde
beşiğin içine almak veya yeni bebekler koyabilmek olmalıdır.
Yoksa
salınımın en yüksek olduğu yerde,
salınım devam ederken ne beşiği durdurabilirsiniz, ne de içinden bebeği güven içinde beşikten
alabilirsiniz.
Sallanmayan
bebek beşiğinin de ne size ne de bebeğe yararı yoktur.
DEĞİŞİMİ ALGILAMAK:
Şair Hayali'nin dizelerindeki "Denizdeki
balıklar
denizi
bilmezler"
söylemi (Cihanârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler/ Ol mahiler ki derya içredir
deryayı bilmezler), aslında insanların büyük çoğunluğu için olağan bir
durumdur.
Değişimin tam merkezinde bulunup, onun
farkında olmamanın en somut örneğini; Çarlık Rusya'sının başkenti St.
Petersburg'da Kışlık Saray'a saldıran Bolşevikler Sovyet Devrimi'ni yaparken,
kentin merkezindeki insanlar tiyatroya, lokantalara gitmesi örnek olarak
verilebilir.
Bazı insanlar değişimin çapını anlarlar. Bu değişimin yeni dünyayı nasıl etkileyeceğini görebilir ve değişime uyumun mühendisliğini yaparlar.
Büyük çoğunluk ise değişimin ve değiştirenlerin peşinden gecikerek gider. Önce anlamazlar olayın çapını. Değişim kendi yaşamlarına yansıyınca bunu kabullenirler.
Tabii bir grup insan da, değişimin çapını hem anlamazlar, hem de bunu görmezden gelmeye ve hatta reddetmeye çalışırlar. Edebiyatta bunu en iyi örnekleyen yazar "Don Kişot"u ile Cervantes'tir.
SONUÇ:
“ Değişmeyen tek şey
değişimdir!” söyleminden yüreklenerek, akılcı, yapıcı değişmelerden korkmamak
gerekir.
Değişimlerde temel amaç ve ilkelerde olduğu
gibi, kullanılan araçlarda ve yöntemlerde de çok akılcı olmak gerekir.
KAYNAKÇA:
1. Ali
Balcı, Örgütsel Gelişme.
Personel Eğitim Merkezi Yayın No.18, Ankara, 1995. 2. "Değişim mühendisliği", Michael Hammer-James Champy, Sabah Kitapları-İkinci baskı, arka kapak yazısı
3. De GEUS, A., Yaşayan Şirket, Demirbank Kitapları 1, 1998.
4. Eren, Erol. İşletmelerde Yenilik Politikası.
İstanbul Üniversitesi, Yayın No: 284, İstanbul, 1982.
5. Prof. Dr.
Arman KIRIM “ Farklılığınızı Ölçebildiğiniz An”, Sistem Yayıncılık,Mart 2002
6. Peter Drucker, "Yeni Gerçekler", T. İş Bankası Kültür
yayınları
7. Peter Drucker, "Yönetim: Görevleri, Sorumlulukları, Uygulamaları", ODTÜ Yayını
8. Peter Drucker
, "Gelecek İçin Yönetim: 1990'lar ve Sonrası", T. İş Bankası Kültür
yayınları-
9. Peter Drucker, "21. Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları", Epsilon Yayınları-
10.
Zeynep DÜREN , 2000’li Yıllarda Yönetim,
Alfa Basın Yayın Dağıtım, İstanbul
2000
12. 11. DEMİNG, W.E., Krizden
Çıkış, Arçelik Yayınları, 1996. 14. 13. KOÇEL, T., İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, Nr. 405, 1998.
15. MORGAN, G., Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor, MESS Yayınları, 1998.
16. Mescon, Michael H., F. Khedouri. Management. Harper and Row, Publishers. Third Edition. New York, 1988.
17. Servet Özdemir. Eğitimde Örgütsel Yenileşme (Üçüncü basım). Ankara: PEGEM, 1998.
18. Schermerhorn, John R. Management for Productivity. Third edition. John Wiley and Sons Inc., New York, 1989.
19. Senge, Peter. Beşinci Disiplin. Öğrenen Organizasyon Düşünüşü ve Uygulaması. 7.Bask
20. SENGE M.S., Yaşayan Şirket (Arie De GEUS), Önsöz, Demirbank Kitapları 1, 1998, 9-14.
21. HARDJONO, T.W. ve HAVE S.T., Mükemmele Ulaşmanın Yolları, İpek Kağıt Yayınları, 1997.
22. Değişim ve Kaos
Ortamında İşletme Davranışı,Alfa Yayınları,
2004
23. Vecdi
UZUN, teşekkürlerimle sunumdan alıntılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.