Ders Alınacak Üç Öykü


Ders alınacak üç öykü!

Aşağıda aktaracağım üç öyküyü okuyucular bulundukları noktada yaşananlar ve olaylarla kendilerince karşılaştırabilirler ve dersler çıkarabilirler.

Kuyuya düşen eşek

Günlerden bir gün, köylerden birinde, bir adamın eşeği kör kuyulardan birinin içine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer diye sormayın. Eşek bu, düşmüş işte.

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, anırmış, sesini duyurmaya çalışmış. Derken eşeğin sahibi gelmiş kuyunun başına.
Bakmış zavallı eşek kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor. Üstelik de yaralı. Bir hal çaresi düşünürken bir koşu gidip köylüleri yardıma çağırmak gelmiş aklına.
Ne yapsak, ne etsek de şu eşeği kuyudan çıkarsak derken, bakmışlar ki hayvan zaten yaralı, belki de kırık çıkığı da var, çok acı çektiği de belli, artık kurtarılsa da işe yaramaz düşüncesiyle çıkarmaktan vazgeçmişler ve üzerini toprakla doldurmaya karar vermişler. Herkes eline geçirebildiği ne varsa başlamışlar kuyuyu toprakla doldurmaya.

Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek üzerinden atmış. Onlar yukarıdan atmış, eşek silkelenerek her defasında toprağı altına almış.

Derken, ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her defasında biraz daha yükselmiş ve giderek yukarıya çıkmaya başlamış eşek. Köylüler de şaşırmışlar hayvanın giderek yükselmesine. Onlar atmış eşek yükselmiş derken neticede hayvan yukarıya çıkmayı başarmış.
Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır. Üstümüzü toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmaktır.
Aydınlığa bir adım daha yaklaşmaktır.
Kör kuyuda olsak bile!"


KIRIK TESTİ



Hani hep söyleriz ‘Hatasız kul olmaz!’ diye, insanız ve hepimizin kesinlikle kendine özgü eksikleri vardır. Önemli olan insanların dışlarındaki kusurları değil, içlerindeki güzellikleri görebilmektir. İşte ‘Kırık testi’ öyküsü bunu bizlere en iyi şekilde anlatmaktadır.

 Çin’de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna asılı testilerle dereden evine su taşırmış.

Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış.
Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış. Her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır ve eve ulaştırırmış. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarı dolu olarak varırmış.

İki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldurmuş ama evine vardığında sadece bir buçuk testi suyu kadar su kalırmış.
Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı çatlağı olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş.
İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:

- Kendimden utanıyorum, şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akıp gidiyor.

Adam gülümseyerek dönmüş testiye;
-      Göremedin mi?
Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Bu yüzden senin tarafına çiçek tohumları ektim. Her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın.
İki senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı, evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim’ diye yanıt vermiş
.

Damokles'in Kılıcı
 
Olay M.Ö. IV. yüzyılda Sicilya'da, Archimedes'in ülkesi Syrakousai'de geçer.

Syrakousai'de o dönemde tiran II. Dionysos hüküm sürmektedir.

Damokles, Dionysos'un etrafındaki dalkavuklardan biridir. Bir gün Dionysos'a hükümdar olduğu için ne kadar talihli bir kişi olduğundan ve herkesin onun yerinde olmayı ne kadar çok istediğinden bahseder.

Damokles' e bir ders vermek isteyen Dionysos, ona çok özendiği hükümdarlık pozisyonunun tadını çıkartabilmesi için bir günlüğüne yer değiştirmeyi teklif eder.

Damokles teklifi kabul eder ve akşam şerefine bir şölen düzenlenir.

Kafasında tacı, ihtişamlı giysileri içinde masanın başına oturan olan Damokles için şölen çok güzel başlar. Fakat gecenin ilerleyen saatlerinde tavandan başının tam üzerine bir kılıcın sarkmakta olduğunu fark eder.

Bu keskin kılıç tavana sadece her an kopabilecek tek bir at kılı ile tutturulmuştur.

Hükümdar olmanın sürekli ölüm riski ile birlikte yaşamak anlamına geldiğini gören Damokles, hemen orada hükümdar olmaktan vazgeçer.


Kaynakça;
1) Mitolojik öyküler, Kerem Göksel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...