Hıdırellez v


HIDIRELLEZ VE 6 MAYIS BİR TESADÜF MÜ?

Hıdırellez ya da Hıdrellez (Azerice: Xıdır Ilyas ya da Xıdır Nəbi), Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Hıdır ve İlyas’tan oluşmuştur. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır.
Hıdırellez günü, Gregoryen takvimi (Miladi takvimi)ne göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen ( Julius – Osmanlıdaki Rumi ) takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır. 6 Mayıs’tan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.
Hıdırellez'in UNESCO'nun 'İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi'ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır.

Kökeni

Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir. Ana vatanı Türk kökenini yansıtır.

Hızır

Hızır; Arapça; HADARA, yeşillik, bahar, canlılık anlamında kullanılır.
Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini imgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:
  • Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
  • Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
  • Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
  • Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
  • İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
  • Uğur ve kısmet sembolüdür.
  • Mucize ve keramet sahibidir.
Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs (5 Mayıs Gecesi) tarihinde kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü olarak kutlamaktadırlar.

Hızır ve Kur'an

Bakınız: Kur'an (Kehf Suresi: 60-82)
Kur'an'da Kehf suresi'nde Musa ve bir gencin kıssası anlatılmaktadır. [6] Kehf Suresi'de dahil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır. Olayın yaşandığı yer için "iki denizin birleştiği yer" denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile başlayan olay sonrasında, 65. ayette “ Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.”  denilerek Hızır olarak atfedilenden bahsedilir.
Genellikle Hızır - İlyas söylemi birlikte geçer. Ayrıca;
Kuranda İlyas ile ilgili tahmini üç ayet geçiyor.
6: 85 - Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas'a da (hidayet ettik). Hepsi de salih kullarımızdandı.
37;123 - Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
37;130 - Selam olsun İlyâsîn'e .

Kutlama mekanı

Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur. Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzel olunacağına inanılır.

Gecesi

Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere  bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdela ya bağlayıp gül ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler. Bazı kimseler de ateş yakıp, dilek dilerler. Ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlarlar.
Yine bazı Anadolu Alevi köylerinde; o gece tüm ağaçların, dağların Hızır’ın gelişi aşkına secde ettiklerini. Bu eylemin de ancak temiz yürekli günahsız, görebilecekleri, izleyebilecekleri mitolojik bir kurgu içerisinde anlatılır.

Gelenekler

Baht açma:
Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme gelenekleri vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.
Hıdırellez kutlamalarına tesadüf ettirilen bir başka olay
“Bu gezegende tesadüfe tesadüf edilmez.”
Bu söylemi kimilerine göre Sokrates, kimilerine göre de Einstein söylemiş olmalıdır.

Troya filminin bir repliğinde “ Savaşta; gençler ölür, filozoflar konuşur, siyasetçiler tiyatro oynarlar.”

Dile kolay 6 Mayıs 1972 den bu yana 39 yıl geride kaldı.
Replikler de hiç değişme olmadı.
Yaşım gereği o trajedileri ben de bire bir yaşadım.
Göz açıp kapayıncaya kadar da geçti.
En azından bana öyle geliyor.
Herkes için aynı hızla, aynı anlamda mı geçti?
Elbette hayır.
Aynı ülkede, aynı gök kubbenin altında olduk, ancak her birimiz olup bitenleri kendince, bir başka duyumsadı, algıladı, yorumladı.
Kısacası gençler ölmeye devam ediyor, laf ebeleri konuşmaya devam ediyor, siyasetçiler tiyatrolarına devam ediyorlar.
Atilla İlhan; “ Kapitalizmin en ilginç beceri ve metotlarından biri de her şeyin sahtesini üretmesidir.”
Bu süreç içerisinde en azında sahte solcuları, sahte devrimcileri, sahte Atatürkçüleri, sahte yurtseverleri, sahte dincileri, sahte milliyetçileri de kısmen görmüş olduk. Ayıklamayı, ayırt etmeyi başarabilecek miyiz işte burası kuşkulu.
Bu yönüyle daha çok deneyim edindik ve de kazançlıyız diyebilir miyiz?
Ama kapitalizmin, emperyalizmin fabrikaları boş durmuyor sahtelerini üretmeye devam ediyor.
Sahteleri ayıklamak, onlardan kaçınmak bütün bu deneyimlerden sonra kolay mı olur zor mu olur bilemem? Ancak bu işin teorisyenlerinin de her zaman şeytana taş çıkartacak kadar kurnaz, acımasız, düzenbaz ve ahlaksız olduklarını da göz ardı etmemek gerekir.
Geçmişin deneyimlerine dair, en seçkin sözcükleri, en kıvrak cümleleri, en duygusal vurgulamaları kullanarak yapılanları ölümsüz tablolar haline getirebiliriz. Bu kısmen yüreğimizi hafifletir, kısmen de bu yolda savaşanları hatırlamamıza, anmamıza yarayabilir.
Bütün bunlar önümüzü görmeye yetecek mi?
Sadece bizim ülkemizde 6 Mayısta kaç kişi bu olup bitenleri gerçek çıplaklığıyla anladı, anlıyor veya anlayabilecek?
Kimilerine göre 6 Mayıs sadece Hıdırellez Şenliklerinden başka bir anlam ifade etmiyor.
Tamı tamamına bir hafta önce, bir entelektüel grupta konuşmalar sırasında bir yerde -Deniz Gezmiş - adı geçti.
Tarih alanında doktora tezi yazan bir hanım “ Deniz Gezmiş kimdir? “ dedi.
Ben de şaka yaptığını sandım.
 Sonra gerçek olduğunu anladım. Varın gerisini siz düşünün.
Ancak ona Madonna’nın kim, Lady Gaga’nın olduğunu herhalde biliyorsunuz dedim?
“- Eh elbet yani, !” alaycı bir gülümsemeyle yanıtını aldım.

Söylemek istediklerim; sadece bu ülkede değil, bu gezegenin her yerinde yaşayanların önemli bir kısmını aslında bu konular hiç de ilgilendirmiyor.

Sakallı Celal’in deyimiyle “ Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz! “ oldukça.
Sakallı CelalBu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür!” Sözünü de söylemiştir.
Onu da yukarıda bahsi geçen doktora öğrencisi hanıma ithaf ediyorum.
Sorun şu;
·        Bir kere insanlığın ortak dertlerine ortak olabiliyor muyuz, sorunları anlamakta doğru yerde miyiz?
·        Bu ortak konularda yeterli bilgi sahibi miyiz, yoksa sadece takım tutar gibi sempatizan veya taraftar mıyız?
·        Toplumun sorunlarına çözüm arayan veya üreten örgütlerden haberimiz var mı?
·        Bu örgütlerin ve yöneticilerinin tutum ve eylemlerinde ki samimiyetleri ve güvenilirlikleri nedir?
·        Bireysel eylemler her ne kadar toplusal devinimi harekete geçirmesi gibi bir işlevi olsa da, her bireysel eylem zamanlama bakımında doğru mudur?
·        Her anlamda bireysel eyleme kalkanlar, bu konuda ne kadar bilgi ve deneyime sahipler?
·        Bireysel eylemler yapanların hedefleri kitlelerin hedefleriyle örtüşüyor mu?
·        Kitlelerin konumu, tarihsel süreç beklenilen olgunlukta mı?
·        Karşı tarafın gücü, olanakları ve stratejileri konusunda yeterli bilgi var mı?
Bu soru başlıklarını uzatabiliriz.
" Dünyanın gördüğü her büyük başarı önce bir hayaldi.
En büyük Çınar bir tohumdu.
En büyük kuş bir yumurtada gizliydi."
- Woody Allen –

Her 6 Mayıs ve o günü ölümsüz kılan gençlerin eylemleri, tutumları, bireysellikleri ektikleri tohumlar tartışılmaya devam edecektir.
Bence olayların destanımsı kısmından sıyrılmak gerekir.
Gerçekleri görmek için sağlıklı analizlerini yapmak gerekir.
Bu tür eylemlere girenlerin hiç mi eksikleri yanılgıları olmadı, böyle bir şey mümkün mü?
Başarılamayan ve arzulanan hedefe gitmeyen eylemlerde hata payının çok yüksek olduğunu neden göz ardı edebiliyoruz?
Olaylara sadece romantik gözlüklerle bakmak, bizi sağlıklı yöne, sonuca götürebilir mi?
O zaman 6 Mayısları artık farklı algılama ve yorumlama ile tartışmak gerekir.

İnsanlığı ortak barışı ve gönenci, halkının mutluluğu için ölümü bile, seve, seve göze alanlara aşk olsun !”

Tıpkı Can Yücel’in dile getirdiği gibi.

“Aşk olsun, aşk olsun, aşk olsun sana çocuk aşk olsun.
Acıyorsam sana anam avradım olsun!
Elbette Türkiye'de en uzun koşuysa devrim,
O onun en güzel en güzel yüz metresini koştu,
İlk o fırladı lüverden en sekmez mermisiylen,
En hızlısıydı hepimizin en hızlısıydı hepimizin,
İlk o göğüsledi ipi,
Aşk olsun aşk olsun aşk olsun sana çocuk aşk olsun,
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun!”
- Can Yücel -

Son söz; İnsanlara geleneksel bir kutlama bile çok görüldü.
Hıdrellezi gölgelemek ve burukluk içerisinde kutlamak için bu trajedinin günü bilinçli olarak seçildi.
Ozan Hasan Hüseyin’in deyimiyle;
“ Acıyı bal eyledik,
Sıratı yol eyledik,
Geldik bu güne !”

Zalimlere bu keyifin yaşatılmaması için inadına anılma ve kutlamalar birlikte yan yana, can cana yürüsün ki zalimin uykuları kaçsın.

üseyi’nin deyimiyle
“Adalet yerine gelsin de isterse dünya yıkılsın!”

Kaynakça;
1.     Murat Şahin, 6 Mayıs 2008 tarihli yazımdan eklemeler.
  1.  Kutub, Seyyid. Fîzılâl'il Kur'an, 9. Cilt (Türkçe dilinde), 443-453, Hikmet Yayınevi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...