Cizvit Cemaati


CİZVİT CEMAATI - TARİKATI

“ İnanç, insanın gerçeği öğrenmemeye karşı bir tür direnmesidir.”
- Voltaire -

***
BU CEMİYETİN ÖRGÜTLENME MODELİNİ, GEÇMİŞTE VE GÜNÜMÜZDE BİRÇOK FARKLI İNANÇLAR VE MEZHEPLSEL ÖRGÜTLENMELER ÖRNEK ALMIŞLAR VE BAŞARILIDA OLMUŞLAR.
***
Cizvit tarikatı’nın kurucusu, Loyola’lı Ignatius; Kuzey İspanya’da asil bir Bask ailesinin çocuğu olarak 1491 de ( İspanya’daki Yahudi ve Müslümanların kıyıma ve sürgüne uğradıkları yıllar) doğdu.
İspanya kralı Ferdinand’ın hizmetinde 1521’de, Pamplona’da kaleyi savunurken ayağını kaybetti. Uzun süren iyileşme sürecinden sonra İGNATUS,  Hz. İsa’ya hizmet etme arzusuyla Montserrat’daki Benedicten ( *) Manastırına doğru yola koyuldu. Birkaç ayını Anresa yakınlarındaki bir mağarada (**) geçirdi.
Orada Hz. İsa’nın hayatı ve öğretileri üzerine derin bir şekilde düşünerek ve çalışarak ibadet ve nefis terbiyesiyle kendini sınadı. Bu ibadet sırasındaki deneyimlerini not etti ve bunlar “The Sprituel Exercises “ (Ruhsal eksersizler) adlı küçük bir kitabın kaynağı oldu.
Paris Üniversitesinde tanıştığı altı dindar Hıristiyan genç, kitabın öngördüğü deneyden geçtikten sonra 15 Ağustos 1534’de Paris’te bir araya gelerek; YOKSULLUK, BEKÂRET VE KUDÜS’E HAC yeminleriyle ona katıldılar. Hac yeminlerini yerine getirmemeleri durumunda ( ki getiremediler), Papa’nın vereceği her görevi yerine getireceklerine ant içtiler.
Roma Katolik Kilisesinin temellerinin sarsılmaya başladığı ( Rönesans ve reform hareketleri) bunalımlı bir dönemde LOYOLA tarafından kurulan topluluğa karşı Papa III. Paulus önce ilgisiz davrandı. Ancak bu hareketten elde edebileceği çıkarlar ve bu kuruluşun güçlü bir karşı reform silahı olabileceğini anlayarak 1540’da kuruluşu onayladı.
Böylece Hz. İsa Topluluğu (The Society of Jesus) cemiyeti doğmuş oldu. Topluluğa bağlananlara da Jesuite (Cizvit) adı verilmiştir.
Cizvitler, entelektüel alandaki başarıları ile politik alandaki yeteneklerini birleştirebilen bir örgüt olarak dünya çapında ün kazandılar.  Örgütün kendine özgü itaat anlayışı, eğitim konusundaki başarıları ve ünleri, Papalıkla ilişkileri bağlamında onlara ayrıcalıklı bir konuma getiren “ ÖZEL İTAAT YEMİNİ.”, örgütün örgütlenme biçimi, teoloji, felsefe ve ahlak alanlarındaki temel yaklaşımları ile Cizvitler dünya ölçeğinde bir misyonerlik örgütüdür. Cizvit örgütünün bireyleri eğitim, yardım ve misyonerlik çalışmalarıyla tanınmışlardır. Örgüt ( tarikat);  reform karşıtı eylemlerinin başlıca kuramcısı ve yürütücüsü sayılmıştır.
Sonraları da Katolik Kilisesinin kendini yenilemesine öcülük etmiştir.

Sosyal, siyasal ve dinsel alanda etkin olan Cizvitler önceleri Hıristiyanları eğitmek amacıyla ve bir dernek yapısıyla kurulmuştu.
Askerce bir disiplin içerisinde her türlü dinsel sapmalarla, özellikle Protestanlıkla savaşma, İngiltere’deki Anglikan mezhebinin yaygınlaşmasını önleme amacı güdülüyordu. Protestanların çok tuttuğu Aziz Augustinus (***) öğretisine ve yargıçlığına karşıydılar.

Bu tarikata mensup rahipler isimlerinin sonuna S.J. (Societas Jesu) ekleme hakkına sahip olurlar. Cizvit tarikatı ilk kurulduğu zamanlarda Roma Katolik kilisesinin önemli ölçüde olumsuz tepkisiyle karşılaşmış ve kabul görmemişti. Ancak Cizvitler, kısa süre içersinde Protestanlara ve Anglikan mezhebine karşı sert tutumları ve bunlar aleyhine yaptıkları çalışmalar nedeniyle kilisenin bu olumsuz yaklaşımını tersine çevirerek Papalığın beğenisini kazandılar.
Bu beğeni, kilise'nin tarikatı açıktan desteklemeye başlaması ile ilk meyvelerini verdi, alınan destek sayesinde tarikat kısa sürede hem ekonomik hem de politik olarak büyük güç kazandı. Bu dönemde Cizvitler, kilise'ye hoş görünmek için özellikle aforoz edilenlere karşı çok acımasız oldular

Bir Cizvit rahibi her türlü deneyimden geçmiş, insan aklının alabileceği bütün bilgileri edinmiş olmalıydı. Bu duruma uygun olabileceğini düşündükleri 14 yaşındaki çocukları kendi okullarında askeri bir disipline tabi tuttuktan sonra, onlara iki yıl üniversite, dört yıl teoloji, eğirimi verdikten sonra, onlar NOVICE  (acemi) rahip olabiliyorlardı.

Bir Cizvit rahibinin andının içeriği şöyleydi:

“ Her halükarda General’ime ve misyon işlerinde Papa’ya tartışmasız ( körü körüne) itaat edeceğim, benden istenen ne olursa olsun, neden sormaksızın ve karşı koymaksızın verilen emri yapacağım.”

Cizvit Misyonerleri dünyayı dolaştılar. Fatih ve Uzun Hasan dönemi Anadolu (Otlukbeli savaşı dönemlerinde Balkan’lardaki Haçlı Birliğinin Fatih Sultan’a verdiği destek birliğiyle gelmişlerdir ) Hindistan ve Japonya’ya ( Fracis Xavier 1506 -1552 ), Çin’e ( Matteo Ricci 1552 -1610 ) İncil’i taşıdılar ve öğrettiler. Sadece Avrupa’da değil Asya kıtasında da giden Cizvit Misyonerleri 1583’de Pekin’e yerleşerek Çin bilgisini ve kültürünü özümsemiş, bu yeni bilgileri Avrupa’ya aktarmışlardır. Kung Fu Tzu  ( Conficius – Konfiçyüs) adını Latinceleştiren de bu Cizvit misyonerler olmuştur.
Böylece bu büyük bilge dünyanın pek büyük bir kısmında Konfiçyüs adıyla tanınmıştır. Püritenler gibi Cizvitler de genellikle heyecanlı bilim adamlarıydı ve ilk bilimsel derneğin Londra Kraliyet Derneği veya ACCADEMIA DEL CIMENTO değil de, Cizvit Derneği ( örgütü) olduğu ileri sürülmüştür.
Cizvitler teoloji ( Tanrıbilim) dışında çağlarının en ileri ve aydınlık bilgilerini de öğretiyorlardı.
Örneğin; Descartes onların okulunda eğitim görmüştür. Katolik Kilisesi tarafından XVII. Yüzyılda desteklenen Cizvitler, içine kapanık ve sofuca eğilimler yerine, eyleme dönük ve insana daha yakın bir yapıya dönüştüler. Cizvitlik tüm, hilelere, oyunlara, entrikalara göreceli bir hoşgörülükle daha yakın görünüyordu.
Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont'ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içersinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı.
Cizvitler karşı-reform eylemlerinde ilk hedef olarak Almanya’ya koştular. Alamaya, Avusturya ve İsviçre’de kurdukları okullar zamanın en iyileri idi.
Bu arada Osmanlının son döneminde Anadolu Coğrafyasında ( başta İstanbul) kurulan batılı okulların amaç, konum ve işlevlerine dikkatinizi çekerim.
Protestanların ileri gelenleri bile çocuklarını bu okullara gönderiyorlardı.
Karşı reforma yardım etmiş prensleri elde ederek, tiyatrolar, balolar, eğlenceler, düzenleyerek, askerle asker, tüccarla tüccar, serseri ile serseri oldular.
Güney Almaya, Bavyera, Macaristan, Bohemya ve Polonya’yı tamamen, Hollanda, Belçika ve İngiltere’yi Katolikliğe kısmen kazandırdılar.
İngiltere’de Katolik hanedanı yeniden tahta oturtmak için siyasi çalışmalarda bulundular.
Rose-Croix ve İllimunate kuruluşlarına karışarak Masonluğa da el attılar.
Her türlü gizli cemiyet çalışmalarına karıştılar. Sonuçta dünya politikasına hakim olmak için dönemin büyük yöneticilerinin aralarına sızarak Tanrı ile olan işlerinde arabuluculuk yaptılar.
Cizvitler hiçbir zaman gelişigüzel bir örgüt niteliğinde ortaya çıkmadılar.

Çalışma yöntemlerinin iki belirgin özelliği vardır.
A.   Üyelerine uzun ve ayrıntılı bir eğitim vermek. Yoksul ve yetenekli gençlere iyi bir eğitim olanağı sağlayarak, üyelerini de bunların arasından seçtiler.
B.   Karşı çıktıkları ya da savaşıma girdikleri bir kurum ya da topluluk ile açıktan boğuşmamak aksine gizlice sinsice etkinliklerde bulunmaktır. Bu amaçla karşı oldukları kurum ya da toplulukların içine sızarak, orada kendi ilkelerini benimsetmeye, böylelikle onu yozlaştırıp kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalıştılar.
Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içersinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içersinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle insana yatırım yapmıştır. Gerçektende insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupa’nın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir.
Cizvitler üyelerine her türlü toplum içinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve geleneksel törelerini benimsemiş gibi görünerek onlara kendi amaçları ve görüşleri doğrultusunda yaşamayı öğrettiler. İyilik işlerinde bulundular. Bilimsel araştırmaları ve güzel sanatları desteklediler ve öyle göründüler. Çeşitli eğitim kurumlarını kurdular, oluşturdular.
Bu dernek üyeleri bir çeşit misyoner olarak Avrupa’yı uzun süre etkilediler.
Hz. İsa Topluluğu ( Jesuite) 1540’ta kurulmasından sonra hızla büyüdü.
Beş on yıl içerisinde her yerde kök ve dal saldılar.
Hastaneler, yaşlı yurtları, dinlenme ve ıslah evleri, kurdular.
Kendilerini genç insanlar, hastalara, tutuklulara, hayat kadınlarına ( fahişeler) ve askerlere adamış vaizler ve din yorumcuları olarak tanıttılar.
Çoğunlukla Avrupa’nın en güçlü ailelerinin günahlarını çıkaran Papazlar arasında idiler.
Cizvit tarikatı XVIII. yüzyıla gelindiğinde öyle bir hal almıştı ki hem Avrupa’da ve hem de özellikle Güney Amerika'da her önemli noktada Cizvitleri görmek mümkündü. Cizvitler, Uzakdoğu'da dahi etkin çalışmalarda bulunabiliyorlardı. Ancak bu dönemde politik açıdan Roma'da güçler dengesi kilise aleyhine dönmeye başlamıştı ve bu durum kilise yetkililerinin hiç hoşuna gitmiyordu. Kilise azalan ününü kazanmak ve yeniden güç odağı olabilmek için Cizvitlerden kurtulmak ve onları ortadan kaldırmak istiyordu.
Cizvitlere karşı toplu eylem, ilk kez Portekiz’de, 1759 tarihinde Avusturya’da sefir olarak bulunan Bakan Pombal tarafından başlatılmıştı. Ülke sınırları içindeki ve sömürgelerdeki tüm tarikat yuvalarının kapatılması genelge yayınlanmış ve Cizvitler sürülmeye, mallarına el konulmaya başlanmıştı.      Aynı işlem 1764 de Fransa’da, 1767 de İspanya ve sömürgelerinde, 1768 de Parma’da ( İtalya) devam etmiştir. Her yerde Cizvit evleri ve okulları yerel yönetimlerce ele geçirildi. Bazı Cizvit üyeleri tutuklandılar, bazıları da sürgüne gönderildiler. Ülkelerinden sınır dışı edilen gemiler dolusu Cizvit din adamı karaya çıkmadan Akdeniz’deki tüm limanları dolacak ve son olarak Ortodoks Rusya’ya sığınacaklardır.  Cizvitler Rus imparatoriçe Catherine’na (Katerina)  kendi politik nedenlerinden dolayı, papalık yönetiminin etkisini tamamen göstermesini istemeyeceği, Rusya’da dayanışma kimliklerini sürdürdüler. Rusya’daki topluluğa da bağlı kalınarak XIX. yüzyıl başlarında, ABD dahil olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde acemiler de ( novices) topluluğa kabul edildi.
Aydınlanma çağı içerisinde bir hayli sarsıntı geçiren Katolik Kilisesi kendi içerisinde de bir reforma gerek olduğuna karar verecektir. İstemeyerek de olsa bazı küçük reformlara gidecektir. Fransa, İspanya, Portekiz ve Napoli krallıklarının ağır baskılarına boyun eğerek 1773 yılına geldiğinde Papa XIV. Clementhus İsa Topluluğu’nun kapatılması genelgesini yayınladı. Bunu da kilisenin içerisinde barış ve huzurun sağlanması bağlamında yapıldığını açıkladı.
Böylece istenilen kurtuluş 1773 yılında gerçekleşmiş oldu. Papa XIV. Clementhus, Cizvit tarikatının feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma kilisesi tarafından Cizvitlere tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etti. Kilise tarikatın varlık sebebi olduğu için kiliseye karşı yapılacak herhangi mücadele de olamazdı. Bu ilan ile birlikte Cizvitler arasında büyük bir çözülme oldu. Ancak birçok yerde kralların ve prenslerin desteğiyle varlıklarını sürdürdüler. 1789 Fransız devriminden sonra yeniden örgütlenerek İnanç Babaları ( Péres de Foi) ve Paccanariler adı altında Hıristiyanlığı yayama eylemini sürdürmüşlerdi. Her ne kadar 7 Ağustos 1814 yılında Papa VII. Pius tarafından Cizvitlere eski hak ve ayrıcalıkları geri verilse de Cizvitler bir daha toparlanamadılar ve hiç bir zaman eski hallerine dönemediler.                Bütün bunlara karşın ikinci kez örgütlenen cemaat erkeklerin katılabileceği en büyük dinsel tarikat haline geldi. Her düzeydeki eğitim, en önemli işleri olarak sürdü. Özellikle Afrika ve Asya kıtalarında çalışan misyoner sayısı bütün diğer misyoner gruplarınkinin sayılarını aştı.
Kısacası yinede Katolik mezhebinin bir tarikatı olarak varlıklarını sürdürebildiler.

Bazı eylemsel özellikleri
- Cizvitler kilise içinde yükselmek ve önemli yerlere gelmek amacını gütmezler. Böyle bir görevi ancak papanın emriyle yapabilirler.
- Cizvitler'in özel bir üniforması yoktur,
- Döneminde yaklaşık 25 .000 üyesi olan Cizvit Tarikatı, Katolik Kilisesi'nin en büyük tarikatıydı.
- Diğer tarikatlardan farkı, bir kadın kolunun olmayışıdır.
- Cizvitler'in yanı sıra Katolik Kilisesi'ne bağlı rahip ve rahibelerin çalıştığı çok sayıda tarikat vardır.
- II. Dünya Savaşı'ndan sonra birçok rahip ve rahibe çevrelerindeki insanların yaşamını paylaşarak, gündelik işlerde çalışmaya başladı.
- Bu gibi işlerde çalışan rahipler ve rahibeler kendilerini başka insanlardan ayırt eden özel giysiler giymezler.

Katolik Kilisesi'nin tarihindeki en büyük değişim 1960 sonrasında gerçekleşti.

Papa XXIII. Johannes 1962'de modern dünyanın gereksinimlerini karşılamak için kilisede yapılması gerekli olan değişiklikleri tartışmak üzere tüm dünyadan Katolik piskoposların katıldığı bir konsül topladı.
Bu konsüle öteki mezheplerden gözlemciler de katıldı. Bu çalışmalar, kilisenin öğreti, disiplin ve örgütlenmesini çağın koşullarına uydurmak için yapılıyordu. Asıl amaç ise tüm Hıristiyanların birliğini sağlamaktı.
II. Vatikan Konsülü (1962-65) denen bu toplantıların ardından reformlar yapıldı ve Hıristiyan olmayanlarla iletişim kurulmasının yolu açıldı.
Kardinaller Kutsal Kurulu, papaya kilisenin yönetiminde yardımcı olur. Kurul üyelerinden bazıları Roma'da bulunurken, öbürleri ulusal kiliselerini yönetir. Bir papa ölünce onun yerine geçecek kişi Kardinaller Kutsal Kurulu'nca seçilir.
Cizvit cemiyetinin papa seçimlerinde önemli etkileri olduğu bilinir. Özellikle seçilecek papanın İtalyan olmasına özen gösterirler.
İlk kez 1978 yılında, 455 yıldır İtalyan olmayan (Polonyalı Karol Wojtyla, II. Johannes Paulus adıyla papa oldu) bir papa seçildi.        Bu da Cizvit cemiyetinin papalık seçimlerinde etkisini yitirdiğine dair işaret olarak algılanabilir. Böylece yüzlerce yıllık gelenek bir daha değişti ve sonra Alman orijinli; İtalyanca: Benedetto XVI, Almanca: Benedikt XVI, (16 Nisan 1927 tarihinde doğan Joseph Aloisius Ratzinger)  265.ci Papa olarak seçildi.

***

Tanrı Baba Bir Sabah Uyanınca..!

Tanrı Baba bir sabah uyanınca
Biz insanları düşündü nasılsa
Gitti pencereye "Kim bilir" dedi.
'Belki o gezegen yok oldu gitti"
Ama baktı uzakta, çok uzakta
Bir köşecikte fır, fır dönüyor dünya.

Tanrı Baba bir sabah uyanınca
Biz insanları düşündü nasılsa
Gitti pencereye "Kim bilir?" dedi.
'Belki o gezegen yok oldu gitti"
Ama baktı uzakta, çok uzakta
Bir köşecikte fır, fır dönüyor dünya.

"Şeytan canımı alsın " dedi Tanrı
'Alsın vallahi çocuklar
Bir şey anlıyorsam
Bu dünyalıların tutumlarından''

"Ey benim minnacık yaratıklarım
Ak ve Kara, donuk ve yanıklarım''
Dedi Tanrı, babacan haliyle.
"Sözde ben yönetiyor muşum sizi
Oysa görüyorsunuz,
Allah çok şükür,
Benim de sürüyle bakanlarım var"

"Şeytan canımı alsın! " dedi Tanrı
Alsın vallahi,
Bu bakanlar ikişer, üçer
Atmazsam kapıdan dışarı.''

Boşuna mı şarap verdim,
Kızlar verdim size
Güzel, güzel yaşayasınız diye
Nasıl olur da siz bana
'Orduların Tanrısı' dersiniz
Ne yüzle alıp adımı dilinize
Top atarsınız birbirinize... "

"Şeytan canımı alsın !" dedi Tanrı
"Alsın vallahi çocuklar
Bir tek orduya kumanda ettiysem bugüne dek
Su süslü püslü zibidilerin
İşi ne yaldızlı tahtlar üstünde?
Nedir o kasılmaları, böbürlenmeleri?
Beslediğiniz bu karınca beyleri
Sözde benden kutsal haklar almışlar
Benim inayetimle kral olmuşlar! "

"Şeytan canımı alsın! " dedi Tanrı
"Alsın vallahi çocuklar "
Sizleri böyle kötü yönetenler
Geldiyse benden.
Bir de o kara bücürler var, benden geçinen
Burnum illallah dedi tütsülerinden
Yaşamayı oruca çevirmiş bu softalar
Verdikleri parlak vaazlara gelinceee…!

"Şeytan canımı alsın! " dedi Tanrı
"Alsın vallahi
Bir şey anlıyorsam bu heriflerin anlattıklarından!''
"Artık bana kızmayın çocuklar
Sevişin, güle oynaya yaşayın
Sizi yakar - makarım diye de korkmayın,
Kralına da, yobazına da basın kalayı!. .''
Ama keselim, Allaha ısmarladık
Jurnalciler duyarsa yandık.

"Şeytan canımı alsın !" dedi Tanrı
"Alsın vallahi çocuklar
Bu yüzsüz herifleri
Sokarsam kapıdan içeri
Kapıdan içeri kapıdan içeri...! "

(Bu şiiri Pierre Jean Beranger adından bir keşiş XIII. yüzyıl ya da XIV. yüz yılda yazmış.)

***
 “Bir Cizvit Papazı sesleniyor;
Bütün küçük çocukları bana gönderin.
Eğer onları laik okullara gönderirseniz,
Yarın tümü iğrenç, cumhuriyeti koruyacaklar.
Benim yetiştirdiğim çocuk hep usludur.
Esareti kabullenen, kaderine razı kuzu gibi olur.
Ben onları hep cehalet içinde tutacağım.
Çünkü özgür düşünürlerse bizim için kayıptırlar.
Bütün küçük çocukları bana gönderin.
Onların göz kapaklarına bantlar koyacağım.
Bize ışık değil, karanlık gerekli,
Ben tarih kitaplarında hile yapmayı iyi bilirim.
Bir eşekten zaferler kazanmış kahramanlar yaparım.
Bütün küçük çocukları bana gönderin.
Zira ben onların beyinlerinde gerçeğin kıvılcımının,
Çakmasını önlemek için her şeyi yapacağım.
Onları laik okullara gönderirseniz,
Voltaire’nin dediği gibi, “ akıl bir gün kazanırsa..!”
Evrim o gün, o güzel gün benim butiğimi kapatacaktır.”

Montehus
5 Ekim 1951
***
Bazı kavramların açıklanması;

(* ) Benedict; Latince ( övülmüş, yüceltilmiş)  Hz. İsa’nın bir unvanıdır. Arami dilinde HAMEDE; övülmüş, yüceltilmiş demektir. Muhammed ‘de Arapça dilinde Hz. Muhammed’de atfedilmiştir.
(**) Mağarada inziva bir yerlerde tanıdık geliyor.
(***)  Aziz Augustinius; En çok önem verdiği konu, insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise, bizzat Tanrının kendisidir. Yani Tanrı insandadır. ‘Vahdet-i vücut’ bir yerden tanıdık geliyor.

Kaynakçalar;
1.Ezoterik - Batini Doktirinler tarihi, Cihangir Gener
2.Alama Kültür Tarihi; Prof. Dr. Hüseyin Salihoğlu
3.Hıristiyanlık Tarihi, Yalçın Kaya
4.Aydınlanma Çağı Felsefesi, Yalçın Kaya
5. Otlukbeli meydan Savaşı; Prof. Dr. Enver Konukçu, Ankara 1998 (Erzincan belediye başkanlığı Yayınları)
6. Cizvitler ve Katolik Kilisesindeki yeri, Dr Ali İsra Güngör
7. Cizvitler makalesinde alıntılar, Kınar Arslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...