Hz. İbrahim - Ku'ra'na göre


Hazreti İbrahim ve kavmi (II)
( Kuran’ı Kerim’e göre )
 “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır…”
( Mümtehine Suresi, 4 )
“ Allah Kuran'da ilk peygamberin Hz. Adem olduğunu bildirir. Hz. Adem'den sonra Kuran'da adı anılan ikinci peygamber Hz. Nuh'tur. Hz. İbrahim ise, Hz. Nuh'tan bir zaman sonra yaşamıştır ve Kuran'da verilen bilgiye göre Hz. Nuh'un soyundandır. “ (Saffat Suresi, 83)
Hz. İshak, Hz. İsmail, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz. İsa ise Hz. İbrahim'in soyundan gelen peygamberlerdendir.
Hz. Muhammed bu soy ağacıyla hiç ilişkilendirilmiyor!
Tarihi kaynaklarda Hz. İbrahim'in Ortadoğu'da, Mezopotamya ( Harran – bugünkü Urfa ) bölgesinde yaşadığı yazılmaktadır. Kuran'da ise Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'le birlikte Kabe'yi inşa ettiği bildirilmektedir.
Bu bilgi bize Hz. İbrahim'in yaşadığı coğrafyanın Ortadoğu olduğunu göstermektedir.
Kuran'da Hz. İbrahim'in toplumu hakkında verilen önemli bir bilgi de, bu toplumun puta tapar olduğudur. Bu bilgiler tarihi kaynaklarda da yer almaktadır. O dönemde Ortadoğu'daki toplulukların tamamına yakınının puta tapar inançlara inandıkları belirtilmektedir. Dönemin puta tapar toplumları ya kendi elleriyle yaptıkları heykellere yada Güneş, Ay gibi gök cisimlerine tapınmışlardır. Mezopotamya'da yapılan kazılarda Güneş'e ve Ay'a tapınmak için yapılan ve "Ziggurat" ( meşhur Babil Kulesi de bir Ziggurattır ) adı verilen tapınaklara dair kalıntılar ve bilgiler bulunmuştur. Taştan veya kilden yapılmış ve put olarak kullanılmış pek çok heykel kalıntısı, yine bu bölgedeki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
Kısacası tarihsel ve arkeolojik bilgiler, Hz. İbrahim'in yaşadığı devirlerde Ortadoğu'nun bir "puta taparlar dünyası" olduğunu göstermektedir.
Daha iyisini öğrenseler, düşünseler ve bilselerdi belki farklı olurdu.
Kuran'da bildirdiğine göre Hz. İbrahim'in kavmi taştan, tahtadan heykeller yapıyor, sonra da bu heykelleri ilah olarak kabullenip onlara tapıyorlardı. İbadetlerini bu putların önünde yerine getiriyor, onlara dua ediyor ve onlardan yardım diliyorlardı. Kendilerine zarar vereceklerine inanarak, kendi elleriyle şekil verdikleri, hareket edemeyen bu cansız tahta ve taş parçalarından korkuyor, onlardan yardım bekliyorlardı.
En önemlisi de, bu inançlarından son derece ısrarlı ( günümüz toplumlarında da durum pek de farklı değil hani! ) olmalarıydı. Kendilerinden önceki nesillerin  ( atalarının ) yaşamlarını gelenek olarak sürdürüyor, her nesil bir sonraki nesile bu inanışı gelenek halinde miras bırakıyordu.
Böyle bir toplum içinde büyüyen Hz. İbrahim'e, göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki her şeyin yaratıcısının tek tanrı olduğunu, aksine inananların büyük bir sapkınlık içinde olduklarını belirtiyordu. Ancak puta tapar toplumun bireyleri, Hz. İbrahim'in de kendileri gibi düşünmesini ve yaşamasını istiyordu. Hz. İbrahim ise toplumunun bu sapkın inancından yüz çevirdi, hepsini reddetti, tek ve gerçek ilah olan Allah'a iman ettiği belirtiliyor. Allah, imanını daha da artırması ve sağlamlaştırması için, Hz. İbrahim'e, kendisi'nin göklerde ve yerdeki kudretinin ve hakimiyetinin delillerini gösterdiği belirtiliyor.
“ Böylece İbrahim'e, - kesin bilgiyle inananlardan olması için - göklerin ve yerin melekutunu ( meleklerini ) gösteriyorduk.”  (Enam Suresi, 75)
Yukarıda da belirttiğim gibi, Hz. İbrahim puta taparlardan oluşan ve ataları da putlara tapan bir toplumun içerisinde yetişmiştir. Onlarla birlikte büyümüş, onların eğitimini almıştır. Ancak o, toplumunun diğer bireylerinden çok farklı bir karakter göstermiş, tek tanrıya, Allah'a imanıyla kavminden kopup ayrıldığı belirtiliyor.
Hz. İbrahim, sadece şirkten (yani Allah'a ortak koşmaktan) kopup ayrılmakla kalmamış, dahası şirk içerisinde olan bu topluluğa Allah'ın varlığını anlatmış, onları Allah'a iman etmeye davet etmiştir.
Fakat yaşadığı toplumun bireyleri Hz. İbrahim'in anlattığını kabul etmemişlerdir.
Buna gösterdikleri gerekçe ise atalarının dinine uymakta oluşlarıdır.
“ Ne zaman onlara: Allah'ın indirdiklerine uyun! denilse, onlar: Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız derler. Ya (peki) atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Hz. İbrahim'in yaşadığı toplumun yüzyıllardır süregelen bu puta tapar  dini terk etmeme nedenlerinden bir tanesi, bireylerin geleneksel bir yanılgısı olarak yorumlanır (Peki, diğer inançlar için de aynı şey geçerliyse ?).
 Onlara göre, eğer bir inancı ve düşünceyi çoğunluk kabul ediyorsa, bu inanış doğru olarak kabul edilmelidir. Aksini düşünmek, yani toplum tarafından genel kabul gören bir düşünceyi sorgulamak, araştırmak, eleştirmek gereksizdir.
Günümüzde de sanki durum pek farklı değil!
Toplum geleneklerine uyup putlara tapmak; Kuran'da Allah'ın tarif ettiği, insanların sakınmaları gereken önemli bir yanılgıdır.
Allah Kuran'da insanları bu konuda şöyle uyarmaktadır:
“ Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp, saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak, zan ve tahminle yalan söylerler.” (Enam Suresi, 116)
Hz. İbrahim ise, bu anlayıştan uzak durur. O, yaşadığı toplumun bireylerini, yakınlarını ve akrabalarını karşısına almak pahasına doğru bildiklerinden vazgeçmemiştir.
Kesin bir kararlılıkla Allah'a iman etmiş ve hiçbir zorluk yada baskı onu yolundan döndürmemiştir.
Allah'ın Hz. İbrahim'e peygamberlik vermesi
Tarih boyunca uygarlıklarını devam ettirmiş olan bütün toplumlar; yaratıcının varlığından, sonsuz güç ve kudret sahibi olduğundan, yaşam ve ölümü bir şekilde yorumlamış ve inanmışlardır.
Kuran bu kavramı şöyle vermektedir:
“ And olsun, Biz her ümmete: Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının (diye) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayeti verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. “ (Nahl Suresi, 36)
Elçiler, Allah'ın özel olarak seçtiği ve üstün vasıflar verdiği kutlu insanlardır deniyor.
Onlar inançlarından ödün vermeyen, iyi tutkulu, iyi örnek , üstün karakterleri ve örnek tavırları ile çevrelerinin dikkatini çekmiş, içinde yaşadıkları toplumdan ayrılmışlardır.
Onları diğer insanlardan ayıt eden en önemli vasıflardan biri ise, Allah'tan vahiy almaları kabulüdür!
Nisa Suresi'nde şu şekilde açıklanmaktadır:
“ Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahiy ettiğimiz gibi, sana da vahiy ettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahiy ettik. Davud'a da Zebur verdik. “ (Nisa Suresi, 163)
Kuran iyi davranışların ve ibadetlerin neler olduğunu peygamberlere vahiy yoluyla bildirdiğini Enbiya Suresi'nde şu şekilde haber vermektedir:
“ Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan, fiilleri vahiy ettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.” (Enbiya Suresi, 73)

Kuran'da Allah, Hz. İbrahim'e peygamberlik görevini vermeden önce onu denediğini şöyle bildirmektedir:
“ Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): Seni şüphesiz insanlara imam ( önder )  kılacağım dedi. (İbrahim) Ya soyumdan olanlar? deyince (Allah:)  Zalimler Benim ahdime erişemez dedi. ” (Bakara Suresi, 124)
Ayette belirtildiği üzere, Hz. İbrahim Allah'ın denemesine karşılık son derece itaatli davranmış.
Hz. İbrahim Allah'ın genç yaşlarda (Enbiya Suresi, 60) elçilikle görevlendirdiği  bir kulu olduğudur.
Kuran'da Hz. İbrahim'e vahiy ettiklerini şu ayetle bizlere bildirmektedir:
“ Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitab-ı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik.” (Nisa Suresi, 54)
Üstteki ayette, İbrahim ailesine, yani Hz. İbrahim ve soyuna, "Kitap ve hikmet" verildiği bildirilmektedir.
 Hz. İbrahim'e "sahifeler" verdiğini diğer ayetlerde şu şekilde haber verir:
“ Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde. “ (A'la Suresi, 17-19)
“ Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi? Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...”
 (Necm Suresi, 36-37)
Bu da göstermektedir ki, Allah Hz.Musa'ya Tevrat'ın vahyinden daha önce Hz. İbrahim'e "sayfalar" indirmiştir. Bu sayfalarda, Hz. İbrahim'in Allah'a teslimiyete dayalı olan hanif dini vardır.
Hz. Muhammed (s.a.s)  de bu konuyla ilgili şu şekilde buyurmaktadır:
 Ebu Zerr;  Ey Allah'ın Resûlü, Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın suhuflarında olanlardan herhangi bir şey size indirildi mi?" diye sordum, şu yanıtı verdiği söylenir.
Ey Ebu Zerr! (Evet, şu mealdeki ayetler indi deyip okudu:) " Şüphesiz! iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip de ona ibadet eden kimse umduğuna erişmiştir. Belki siz dünya hayatını üstün tutarsınız. Halbuki âhiret daha hayırlı, daha süreklidir. Şüphesiz ki bunlar evvelki sâhifelerde, İbrahim ile Musa'nın sayfalarında da ( suhuf ) vardır "
Kaynak merak ettiniz değil mi?
Ararsanız bulursunuz.
Sonuç:
Bir önceki yazımda Hz. İbrahim ile ilgili katkısız Tevrat kaynaklı bilgiler vermiştim.
Şimdi ise Hz. İbrahim ile ilgili Kur’an kaynaklı bazı Sure ve Ayetten örnekler sundum.
Aradaki farklılıkları sizler kendilerinizce bulmuş ve yorumlamışsınızdır.
Sanırım şimdi aklınızda “ Hangisi gerçek Hz. İbrahim’dir? “ diye bir soru oluşmuştur.
Neden Hz. İbrahim gibi birçok elçiye  kitap değil de sadece suhuf  (sayfalar) gönderildi sorusuna gelince?
Muhtemeldir ki, matbaa yoktu, kağıt fabrikası yoktu, okur - yazarlık hak getire! Ne bileyim, maliyetler yüksekti, satış yoktu, ondandır herhalde.
Bu gün en kenar fotokopicide bulunan fotokopi makinesinin o gün  esamesi (adı)  bile yoktu ki fotokopi ile çoğaltılabilsin.
Ne geri kalmışlık değil mi?
Nereden nereye?
İnsanın imanı da;  aklı, eğitimi, bilgisi, becerisi ve geliştirdiği teknolojisi kadar ilerleme kaydetmiş midir dersiniz?
Yoksa her ikisi terazinin ayrı kefesinde mi bulunmaktadırlar?
Sorular, sorular, sorular!
Varsın olsun! peygamber olmak yetmez mi?
 “ ALLAH’IN HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ!”
Bir sonraki yazımda Hz. İbrahim’i tarihi belgeler ışığında irdelemeye çalışacağım.
Murat Şahin                2009

Kaynakça:
Önemli ölçüde Kuran-ı Kerim referans olarak alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...