Stalin'in Tavuğu



Hırsızlar kasabası ve Stalin'in tavuğu


'Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız.' Indra Ghandi
HIRSIZLAR KASABASI

Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.

Fakat, gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış.

Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.

Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış.

Geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam.

Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş.

Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış: " Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok.” demişler.

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış.

Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş. Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş.

Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi kalmamış ve memleketini terk etmek zorunda kalmış.

Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar. Zamanla, zengin fakir ayrımı çoğalmış.

Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar.
Kendi mallarının çalınmasını da yasa dışı ilan etmişler!
Ancak yoksulların mallarını çalmak hala serbestmiş!
Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.
Çünkü, yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da oraları terk edip gitmişler.

Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yavaş, yavaş yitirmeye başlamışlar.

Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için oraları ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.

Sora, sora nerede yaşadığını öğrenmişler.

Evine gittiklerinde kapıda yazılı bir kağıt görmüşler.

Kağıtta şunlar yazıyormuş:

"Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir !!!”

STALİN' İN TAVUĞU VE AB SÜRECİ

Stalin en sadist cinayetlerini planladığı çalışma odasına yakin dostlarını toplamış sohbet ediyordu.
Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı.
Stalin kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarısına girmiş adamlarına çevirerek sordu:

- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım!
Söyleyin bakalım halkın yönetime bas eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?
Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti.
Kimisi de demokrasiden, kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten.
Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, adamlarının izahatlarını beğenmedi.
Bir kadeh daha votka çekerek söyle dedi:

- Yönetimi eline geçiren hükümdarın Tanrıdan pek farkı yoktur! Halkın karsınızda baş eğip durması için ne yapmanız gerektiğini durun da su beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım!

Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.
— Çabuk bana bir tavuk getirin!
Adamları aceleyle bir tavuk kapıp getirdiler.
Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı, canlı tüylerini yolmaya tavuğun, bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider Stalin!
— Simdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk.
Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir, tir titriyor. Masaların altına giriyor, köseli masa ayakları canini yakıyor.
Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor, şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor.
Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor.

O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp yolunmuş tavuğun önüne tane, tane atıveriyor.
Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor.
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının atından gülerek söyle diyor Stalin:

- Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak, o zaman yönetmek kolay olur.
Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp " Vay anasını birader! Adamdaki akıla bak!" diye baslarını salladılar.

Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem. Ancak "Stalin'in Tavuğu" diye bir tabir var.
Bu tabire uyan nice halk, nice yönetici görmedik mi biz de su kısacık hayatımızda.

Hele de, tüylerimiz yolundukça AB liderlerinin bacakları arasına girip, ara sıra önümüze serpiştirdikleri yemlerin peşinden koştukça.

Aklıma hep bu hikâye geliyor! ! !

“ Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır.
En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır.
En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan veya ceylan olmanız fark etmez.

Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur! “
Afrika Atasözü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İnsan doğuştan kötü müdür?

İnsan doğuştan kötü müdür? “ Her ne arar isen, kendinde ara.” Hacı Bektaşı Veli ” Kendisini olduğu gibi kabul etmeyen tek varl...