FATİMİLER DEVLETİ
Mısır’da kurulan Şii hanedanı. Hazret-i Ali ve hazret-i
Fatıma soyundan geldiklerini iddia ederlerse de, İslam tarihlerinde Meymun
el-Keddah adlı İran asıllı Mecusi veya Yahudi bir göz doktorunun torunları
olduğu; hanedanlığın adına da kurucusu Ubeydullah el-Mehdi’ye nisbeten ’Ubeydiyyun’
denildiği yazılıdır. Fatimi hareketinin 732 yılında doğuşuna (Şiiliğin bir kolu
olan İsmaililik) neden olmuştur. İsmaililer, 9. yüzyılda Hama ve Humus
arasındaki küçük Selemiye kasabasını merkez edinip, geniş bir propaganda
faaliyetine giriştiler. İran, Irak, Yemen ve Kuzey Afrika’da faaliyet gösteren
’Dai’ adı verilen yol üyeleri, Mağrib’de Kitame Berberi kabilesinde nüfuzlarını
iyice kuvvetlendirdiler. Ağlebiler saltanatını (800-910) 859 yılından itibaren
sarsmaya başladılar. İsmaili hareketi tehlikeli bir hal aldığından, Bağdat’taki
Abbasi halifesi, bunların reisi Ebu Said denilen Ebu Muhammed Ubeydullah’ı
sıkıştırınca Mısır’a kaçtı. Ubeydullah, Mısır’dan tüccar kılığında, Mağrib’deki
( Fas ) Sicilmase şehrine geçti. Şehrin hakimi Ziyadetullah el-Yera,
Ubeydullah’ı huzursuzluk çıkarmaması için yakalatıp, tutuklattı. Bunun üzerine,
Dailer kuvvetli bir propagandaya girişip, isyan ettiler. Dailerden Eş-Şii
isyancılara hakim olup, Ağlebi Devletine son verdi. Ubeydullah’ı hapisten
kurtarıp, El-Mehdi lakabını ve Emirü’l-Mü’minin unvanını verip tahta geçirdi.
Dailer o bölgedeki Maliki mezhebindeki ahaliye zulmedip, Şiiliğin esaslarını
kabule zorladılar. Ubeydullah el-Mehdi, Rakkeda şehri yakınlarında Mehdiye şehrini
kurarak, başkent yaptı. Kendisinin halife olduğunu ileri sürerek, Abbasi
halifelerini tanımadı. Kuzey Afrika’nın hakimiyetini tamamen ele geçirdi.
Fatımilerin en büyük rakipleri Endülüs Emevileri idi.
III. Abdurrahman (912-961) İsmailileri Kuzey Afrika’da durdurdu. Kuzey
Afrika’dan ümitlerini kesen Fatımiler, Mısır’a yöneldiler. Mısır’a karşı
914, 921 ve 935 tarihlerinde yapılan seferler başarısızlıkla sonuçlandı ise de
Fatımi Sultanı Mubizz’in başkumandanı Cevher, 969’da İhşidlilerin hakimiyetine
son verip, Mısır’ı ele geçirdi. Kahire, Fatımilerin başkenti oldu.
Cevher, Mısır’ın iktisadi durumunu düzelttikten sonra,
sınırlarını genişletmeye başladı. Hicaz, Batı Arabistan Fatımilerin
eline geçti. Suriye’ye saldırdılarsa da Karmatilerin direnişiyle karşılaştılar.
Uzun ve çetin mücadelelerden sonra Şam’ı ele geçirip, sınırlarını genişlettiler
(993).
Aziz Billah’tan (975-996) sonra Fatımi halifeliğine on bir
yaşındaki oğlu Hakim Bi-Emrillah geçti. Hakim’in çocuk yaşta olması sebebiyle
ülkede iç karışıklıklar ve isyanlar çıktı. Hakim büyüdükçe duruma hakim
olmasına rağmen, sefahate düşkünlüğü ve kan dökücülüğü, Fatımiler
arasında nefrete neden oldu. Hıristiyan ve Yahudiler için mabetler yaptırdı.
Yahudilikten dönme vezir Dırar, Hakim’i iyice yoldan çıkardı. Şii olan ve
ahaliye zulmedip, çok kan döken Fatımi sultanlarının millete hoş görünmek,
milleti kandırmak için yaptıkları hilelerden biri de, paralar üzerine ayet-i
kerime, hadis-i şerifler yazdırmak oldu. Eshab-ı kiram, tabiin ve geçmiş İslam
devletlerinde paralar üzerine mübarek kelimeler yazılmamıştı. Çünkü para, alış
veriş vasıtası olduğundan yerlere düşüyor, abdestsiz dokunuluyor ve o mübarek
kelimeler yazılı paralarla uygun olmayan yerlere giriliyordu. Bu ise, Sünni İslam
ahlakına aykırı bir davranıştı. Hakim bi-Emrillah bu bozuk icraatlarıyla
ahaliyi kandırıyordu. Bunun zamanında Mısır’a Hamza bin Ahmed tarafından Duruzilik
(Dürzülük) inancı sokuldu.
Mısır’dan sonra Suriye ve Lübnan’a da Duruzilik yayıldı.
Bunlar tenasühe inanır, şaraba, alkollü içkilere, helal derlerdi. Tanrılık insandan insana
geçer, tanrı Ali’nin ve çocuklarının şeklinde göründü derlerdi. (Bkz. Duruziler)
Duruzilerin 1017 senesinde telkin ve teşvikiyle Hakim bi-Emrillah kendisini
tanrı ilan etti ve 13 Şubat 1021’de, esrarengiz bir şekilde kayboldu.Yerine on
altı yaşındaki Zahir (1021-1036) geçti. İktidarise, zeki ve kurnaz bir kadın
olan halası Sitte el-Mülk’ün elindeydi. Zahir’den sonra Mustansır (1036-1094)
Fatımi tahtına çıktı. Uzun saltanatının ilk yıllarında Kuzey Afrika, Mısır,
Sicilya ve Batı Arabistan’ı elinde bulunduruyordu. Fatımi kumandanlarından Besasiri,
Bağdat’ı 1056’da ele geçirdiyse de, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey şehri geri
alıp, Abbasi halifeliğini Şii Fatımilerin elinden kurtardı.
Selçukluların batıya doğru genişlemesi, Fatımi hakimiyetini
sarsmaya başladı.
1071’de Kudüs ve 1076’da Şam şehirleri, Selçukluların eline
geçince, Fatımilerin Suriye’deki hakimiyeti son buldu. Ayrıca Kuzey
Afrika’daki Zıriler ve İtalya Normanları da batıda Fatımi hakimiyetine son verdi.
Sultan Mustansır’ın 1094’te ölümüyle yerine oğlu Musta’li (1094-1101) geçti.
Fatımi Devletinin çöküşünün hızlandığı bu devirde, iç karışıklıklar da devam
ediyordu. İç karışıklıklarla beraber, Türk-İslam orduları ve Haçlılar Fatımilerin
çöküşünü hızlandırdı. 1099 tarihinde Kudüs’ü Haçlılar ele geçirdi. 1101’de
Musta’li’nin ölümüyle Amir(1101-1130) başa geçirildi. Amir’in dönemi, Mısırlılar
ile Haçlılar arasındaki savaşla geçti. Amir’in 1130’da bir Batini fedai
tarafından öldürülmesiyle elde kalan Sur ve Askolan’da idare büsbütün karıştı.
Devletin başına amcası oğlu El-Hafız geçti. El-Hafız (1130-1149) ve Zafir
(1149-1154) dönemlerinde de iç olaylar artarak devam etti. Askeri isyanlar
durmak bilmiyordu. Haçlılar 1153’te Fatımilerin son kalesi olan Askolan’ı
da aldılar. Zafir’in 1154’te öldürülmesiyle beş yaşındaki oğlu Faiz
(1154-1160), Fatımi hilafet tahtına oturdu. İktidar ise saray kadınlarının
davetiyle vezirlik makamına getirilen Talai bin Ruzik’in elindeydi. Bu vezir
devletin kötüye gidişini durdurmaya çalıştı. Gazze’de Hıristiyanlara karşı
zafer kazanıldı (1158). VezirTalai de, çok geçmeden son Fatımi Sultanı Adid’in
(1160-1171) başa geçmesinden kısa bir süre sonra öldürüldü.
Fatımiler bundan sonra, Haçlılar ile NureddinMahmud
Zengi arasında kukla bir duruma düştü. Vezirler, idari ve askeri yetkileri
elinde topluyorlardı. İsmaili Fatımi halifeliğinin son veziri Selahaddin
Eyyubi, Mısır’ın durumunu düzene soktu. Devlete hakim olan Selahaddin Eyyubi,
SultanAdid hastayken Eylül 1171’den itibaren hutbeyi Abbasi halifesi adına
okuttu. Çok geçmeden Adid öldü. Böylece Fatımi idaresi tarihe karıştı. Bu
davranışıyla Selahaddin Eyyubi İslam birliğinin temini yoluna gitti. Abbasi
halifesi ile Müslümanların sevgisini kazandı.
Fatımiler, Abbasiler ile rekabet edip kendilerini
halife olarak ilan ettiler. İdare tarzları, İslam dininin esaslarına
uymaktaydı. Başta, mutlak olan sultan bulunurdu. Sultanın Allah tarafından
seçilmiş olan bir aileden geldiği, ilahi iradeye göre hüküm verip, hilafet
ettiği propagandası yapılırdı. Zaman, zaman Abbasi halifelerine ve Selçuklulara
karşı Hıristiyanlarla birleşerek Müslümanlar aleyhine ittifak kurdular. Êl İslam
birliğini parçaladılar. Kurdukları medreselerde, İsmaili Dailer yetiştirdiler.
Bilhassa Kayrevan ve Cami-ül-Ezher medreseleri bu gayelerine hizmet etti. Yetiştirilen
bu Dailer, öğrendikleri fikirleri Atlas Okyanusu kıyılarından Çin’e kadar
yaydılar. Fakat Selahaddin-i Eyyubi’nin karşısında yıkılıp gittiler. Eyyubi
medreselerinde yetişen Ehl-i sünnet alimleri, onların fikirlerinin kökünü kazımak
için çok çalıştılar. İskenderiyye ve Trablusşam limanlarından Hindistan ile
Akdeniz Hıristiyan ülkeleri dahil, İslam ülkeleri dışındaki dünya ile hem
ticaret, hem de Fatımi ideolojisinin propagandasını yaptılar. Fatımilerin Ortadoğu
ticaret hayatında önemli rolü vardır. Fatımi süsleme sanatında seramik, hurma
dalı vb. motifler kullanılmıştır.
Fatımi Halifeleri ve Saltanat Yılları:
1. Ubeydullah el-Mehdi ( 910-934)
2. Kaim bi-Emrullah (934-953)
3. Mubizz (953-975)
4. Aziz (975-996) Hakim (996-1021)
5. Zahir ( 1021-1036 )
6. Mustansır (1036-1094)
7. Musta’li (1094-1101)
8. Amir (1101-1130 )
Fetret’ten sonra:
9. El-Hafız (1130-1149
)
10. Zafir (1149-1154)
11. Faiz (1154-1160)
12. Adid (1160-1171) dır.
Kaynakça:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.